Bölüm 19

138 19 59
                                    

Dakika otuz üçte de Konya'dan gol yemezsin ya! Başkası mı şampiyon oldu daha dün? Başkası mı kendi kalesine gol attı, daha yeni?

"Ne oldu bu hıyarlara yine?" Babama canı gönülden katılsam da dilim varmıyor. Mete abi haklıymış, insan bir kere selam verdiğinin hesabını bile kolay kolay kesemiyor. Bir kere umut verdiğine sebepsiz yere kırmızı kart gösterenler, nasıl yapıyor acaba bunu? Hiç öylesine.

"Feyyaz!" Annemin sesiyle irkiliyorum. Hiç pes etmiyor. Asla. 

İtiraz gecikmiyor, "Bir şey mi dedim sanki Nur? Hıyar da mı demeyelim artık?"

"Deme! Kızın var burada." Ah be Nur sultan, adamın kızı hıyarın sevgi sözcüğü sayıldığı yerden kombineli. Sen kimi neyle kandırmanın peşindesin? İnat etmeyip bir kere stada gelsen böyle olmazdı.

Bir an göz göze geliyoruz babamla, dudaklarını birbirine bastırıp göz kırpıyor. "Özür dilerim, Şirine."

Bu ince espri karşısında gülümsememi zor bastırıyorum, her yerde golcü. "Bir daha olmasın lütfen. Psikolojim kötü etkilenebilir."

Bizden istediği kaosu bulamayınca, ikimizden de nefret ederek telefonuna geri dönüyor annem. İnsanlar ne güzel özgürce telefonlarını yanında tutabiliyor, ben aklıma olur olmadık şeyler getirmesin diye şu saat oldu daha çantamdan çıkarmadım. Aslında Piraye ile konuşabilirdim ama, kıza da çok yazdım bugün. İlk yarının bitiş haberiyle dikkatim dağılıyor.

"Gitti kupa, geçmiş olsun." Kime çektiğim çok net! 

"Öyle söyleme kral." Bilmek başka, duymak başka. Bambaşka bir aşk bu, bambaşka.

"Ben söylemiyorum ki, ben bu salatalıkların..." Anneme yandan bir bakış atsa da istediği ilgiyi göremiyor babam, Allah bilir kimin göze koyduğu fotoğrafı inceliyor. "...yazdığını okuyorum sadece."

Vay vay vay! Bir ıslık çalıyorum ve babamın yapamadığını beş saniyede yapıyorum. Daha yeni dalmış devi uyandırıyorum.

"Ay Feryal! Oğlan çocuğu gibi ıslık çalma gece gece benim salonumda."

Oğlan çocuğu gibi maç izleme, oğlan çocuğu gibi maça gitme, oğlan çocuğu gibi ıslık çalma... E oldu olacak, oğlan çocuğu olaydım ben. Piyasa değerim kesinlikle daha yüksek olurdu. "Ay anne! Ne alakası var?"

Beni muhatap dahi almayıp babama işaret ediyor, "Seni örnek alıyor." Yok artık! O kadar mı belli oluyor?  

Babam koltukta toparlanıp biraz öne çıkıyor, o arada da hızlıca göz kırpıyor bana. "Kötü mü bu gözümün Nur'u? Memnun değil misin benden?" Kulaklarım kanayacak, gözlerim düşecek şimdi. Gözümün önünde birbirlerini seviyorlar. 

Allah'tan annem de benim gibi düşünüyor, genç kız var burada canım. Belki hiç sevilmemiştir. Canı çeker.

"Delirme Feyyaz. Uğraşmayın benimle baba, kız."

Böylece babam on beş dakikalık derin bir sessizliğe çarptırılıyor. Devamı zaten müebbet yediğimiz yerden geliyor. İkinci yarının başında da ilk yarıyı aratmıyor aslında Beşiktaş'ım. Sonra bir şey oluyor, bir yerlerden birileri çok büyük dualar etmiş olmalı, gol atıyoruz. Öyle ki babam ve ben tekrarı ekrana yansıyana kadar sevinemiyoruz bile. Bir bir devam ediyor, uzayacak, alacağız sanıyoruz. Umut öyle büyük bir beddua ki, bir kez yapıştı mı insanın yakasını bırakmıyor. Son ana kadar inanmaya devam ediyoruz.

Doksan artı bir de de efendi efendi, golümüzü penaltıdan yiyoruz. Düşen omuzlarımızla koltuğa yan yana çöküyoruz, ayağa ne ara kalkmıştık kim bilir?

Güneşli Günler (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin