Bölüm 27

172 20 39
                                    

Oğuz Kaan Dilmen

Tekrar tekrar çalan zille ellerim önce yüzümü sonra sakallarımı buluyor. Sanılanın aksine çalıp çalıp gitmiyor da, ısrarla açmamı bekliyor. Melodili mi çalmaya başladı şimdi de? Kaşlarım iyice çatılıyor, tüm apartmanı ayağa dikecek bu saatte. El mecbur yataktan kalkıyorum. Tükenen sabrımla koridoru aşıp kapıyı çat diye açıyorum. Artık her kimse, bize de doğduğuna pişman etmek düştü.

"Ne oldu-"

"Abiiim! Surpriseee!" Gök! Gözlerimi kapatıp tekrar açıyorum, kabus mu görüyorum? Yok aynı surat. Pişmiş kelle gibi sırıtıyor bir de, yanında da bonusu. Sabır!

"Sen ne geldin lan?.." Çocuğa ayıp olacak, "Tefo sen hoş geldin bu arada kardeşim."

"Hoş buldum abi." diyor Tevfik insan gibi, ama öteki maymun henüz Darwin'den nasibini almamış. Çantasını yere fırlatıp kollarını bana sarmaya çalışıyor,

"Hoş buldum my love. Ben de seni miss u."

Son anda kurtarıyorum kendimi Gökdeniz'in kollarından. Sabah sabah ilk sarılacağım kişi bu adam değil kesinlikle. Bambaşka biri de neyse şimdi, bu ikiz dingillerin yanında anmayayım adını. Hem,

"Annem nasıl gönderdi seni? Okulu naptınız siz? Kaçtınız mı lan yoksa?"

Hemen kırılıyor yine geri zekalı, kaşıyla gözüyle önce yanındaki Tevfik'i sonra yerdeki çantasını işaret ediyor.

"Aynen öyle yiğidim, bak bu yavrumuz, bu da bohçam."

Tövbe tövbe, "Siktir git Gökdeniz, siktir git abiciğim. Tevfik sen içeri geçebilirsin." Gitmeyeceğinden emin tuvalete yürüyorum, bir yüzümü yıkasaydım en azından.

"Cık. No! We have a mission bro. Adı da, Pek Yakında : Feryal Dilmen. Alacağız kızı, rahat ol. Bende o iş, bir yemek yiyelim anlatacağım."

Ya sabır! Sabır ya! Ya! "Gökdeniz! Defol!" Kimlerin diline düştük, ah be!

"Çay koyuyorum ben. Açsındır sen şimdi hayatım, yoldan geldin ya. Tefo çantaları benim odaya at brocum sen de. Sonra da tok karnına brainstormingimizi yapalım."

*

Üzerimdeki beyaz gömleğin yakalarını çekiştiriyorum, yok! Gömlek değil! Of. Gömlek severim de, herkes tişörtüyle gelmişken bu iki dirhem bir çekirdeklik rahatsız ediyor beni. Bir de. Belki de tek sorun bu hıyar,

"Ulan Gök! Ulan."

Sesimi duymasıyla bakışları beni buluyor, eliyle yakasını düzeltip öpücük atıyor dingil.

"Çok yakıştı hayatım, jantisin yine."

Geri zekalı. Harbiden geri zekalı. "Sus Gök, sus abiciğim. Boğuyorsun beni. Şuradan bir tişört alıp geleceğim ben." Bir de Feryal gelemedi bir türlü.

Ciddi olduğumu fark edince yanıma yaklaşıyor, elleri bu kez benim yakamı düzeltiyor.

"Olmaz abi, never ever! Beyaz gömlek bu işin keyi, kızlar hasta olur beyaz gömleğe. Güven bana, it works." Göz falan kırpıyor bir de, yine de zafere gidilen yolda çekilen Gökdeniz bile kutsaldır diyerek sakinleştiriyorum kendimi. Seviyor mu lan harbiden? Göreceğiz. Göreceğiz inşallah, gelirse tabi hanımefendi. Dertli dertli dolanan bakışlarım bir kez daha Gökdeniz'i buluyor, fark ettiklerim ile önce alnım kırışıyor. Sonra da tek kaşım havalanıyor, hayırdır?

"Sen ne giydin lan o zaman?" Çifte sünnet çocukları gibi sırıtıyoruz ekibin içinde. Az ileride bekleyen Andaç ve Tevfik'in arkasına gittiğinden emin olana kadar cevap vermiyor turşuspor. Sonra da sinirimi zıplatıyor,

Güneşli Günler (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin