-5-
Arabası oturduğumuz apartmanın önünde durduğunda yol boyu sessiz kalabildiğimize şaşırmıştım doğrusu. Carlo'nun hiç olmazsa sözle bana sataşmasını beklerdim ancak neyse ki bunu yapmamıştı. Ben de ılımlı bir ifadeyle "Bıraktığın için teşekkür ederim." dedim yalnızca. O bana bulaşmadığı sürece neden onu tersleyecektim ki?
Bunu düşünmemin üzerinden saniyeler geçmemişti ki çapkın bakışlarıyla beni süzen adam "Beni içeri davet etmeyecek misin?" diye sordu. "Bu iyiliğe karşılık en azından bir kahve ikram edersin diye düşünmüştüm."
Onu eve getirirsem Meredith'in dilinden kurtulamazdım. Az önce eve geldiğine dair mesaj atmıştı. Ben kulübün önüne taksi beklemek üzere çıktığımda hâlâ içeride Blaine denen o adamla dans etmiyor muydu? Belki de o arbedede mekândan çıkıp gittiklerini gözden kaçırmıştım, bilemiyordum. Aklım onların üzerinde değildi. "Üzgünüm, ev arkadaşımın ağzına malzeme veremem."
Sahte bir gücenmişlikle homurdandı. "Bu büyük bir kabalık, Bayan Stern."
Bana bakışları neden zihnimin ve bedenimin harekete geçmesini sağlıyordu? Vitesin üzerinde duran sağ eli baldırıma çarptığında bir elektriklenme hissetmiştim. Az önceki yanlışlıkla dokunma saniyeler içinde kasti bir harekete dönmüştü. Büyük ancak bir sanatçıya yaraşır düzgünlükteki parmakları baldırımı kavramış sıkıyordu. Ah. Hayır, Ece. Yeniden olmaz. Bir hata daha olmaz. Hemen burayı terk etmelisin. Usulca ön kapıyı açıp kendimi zor dışarı attım, biraz daha orada kalsaydım neler olurdu bilemiyordum. "Her şey için teşekkürler." diyerek toy kızlar gibi hızla koşup apartman kapıdan içeri girdim. Kapıyı kapatıp heyecandan hızlanmış nefesime bir düzen vermeye çalıştıktan sonra merdivenleri tırmandım.
Dairemizin kapı önüne geldiğimde tuhaf sesler çalınıyordu kulağıma. Bu biraz şey seslerine benziyordu. Şey seslerine... Seks. Evet, doğru kelime buydu ancak pek inanamadım. Eve iki hırsız girip seks yapıyor olacak değildi ya. Hayır, Ece, saçmalama. Durumu anlamaya çalışıyordum. Sessizce anahtarla açıp hafifçe araladığım kapıdan içeri baktım. Meredit salon koltuğunda Blaine denen o adamlaydı. Elbette gecenin bir yarısı evinize girmeye çalışırken ev arkadaşınızı salonda bir adamla köpek pozisyonunda sevişirken görmeyi beklemezdiniz. Ben de beklemiyordum. Her şeyden önce, odanız yok mu sizin? Önlerinden geçip odama gidebilme ihtimalimi hesaplamam gerekirse, sıfırdı. Sessizce kapıyı kapatıp onlar beni görmeden dışarı çıktım. Eve giremeyeceğim kesindi. Ne yapacağımı ve nerede kalacağımı henüz bilmesem de merdivenleri gerisingeriye indim. Apartman kapısından çıktığımda Carlo'nun gri Jaguar'ı bıraktığım yerde duruyordu. Şaşırdım ve birkaç adım atıp arabanın önüne geldim, sürücü camını tıklattım ve camı açan adama baktım. "Senin burada ne işin var? Gitmedin mi?"
"İçeri girip başını belaya sokmadan eve ulaştığına emin olmak istedim." Alaycılıkla ekledi. "Başını belaya sokma konusunda oldukça başarılı birine benziyorsun." Sessizliğimden faydalanarak soru dolu gözlerini kıstı. "Ne o, bana kahve ısmarlama fikrini yeniden mi gözden geçirdin?
Benimle daha çok dalga geçme ihtimalini göze alarak dürüstlük kartımı kullandım. "Evim kullanım dışı." Açıklamamı bekler gibi baktığını görünce sağ elimi salladım. "Boş ver."
Çenesini ovuşturduktan sonra ön kapıyı açıp beni içeri buyur etti. "Atla o hâlde."
Beni evine götüreceğini bile bile o arabaya bindim. Sonunun nereye gideceğini bilerek. Nitekim düşündüğüm gibi de oldu. Kapıdan içeri dudak dudağa girdik. Adam evinin kapısını ayağıyla gelişigüzel kapatırken ceketimi soyuyordu. İşte benim iradem de bu kadardı. Yüzümü kapıya dayadığında cropumdan arta kalan çıplak omuzlarımı ısırarak dil darbeleriyle ıslatmaya başladı. Alt belime kadar dili kendinden emin bir yol izlerken elleri rahat durmuyordu. Dişleri crop kumaşımın üzerinden ucumu bulmuş emmeye başlamıştı. Kumaşın üzerinden bile böyle hissettirmeyi nasıl başarıyordu? Aklımı kaybetmek üzereydim. Pantolonumu çıkarmış, cropumu zorluyordu. Yüzümü ona döndüğümde önümde diz çökerek bana alttan şeytani bir bakış attı. Diliyle göbek deliğimin etrafını turlarken ellerim önümde diz çökmüş adamın saçları arasında yolunu kaybetmiş bir biçimde geziniyordu. Bir eli serbest kaldığı anda belirginleşen ve onun dokunuşlarıyla sızlayan göğüs ucuma gelerek sıktı. İnleyecek gibi olduysam da kendimi tuttum. Parlayan arzu dolu gözleri beni süzdü ve dudaklarını yaladı. Karnıma ıslak öpücükler bırakırken eli beyaz dantelli iç çamaşırımdaydı. Parmakları çamaşırın üzerinden ileri geri gidip gelirken başımı kapıya yasladım. "Ah!" Tepkilerimi izlemekten memnun biçimde bir an olsun gözünü benden ayırmıyordu. Normal şartlarda utançtan kızarmam gerekirdi ancak ben ahlaksızlığı ele alalı çok olmuştu. Bana bu şekilde bakması içimdeki fitili daha da ateşliyordu, farkında mıydı acaba? Elbette farkındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADEH (+18)
General FictionUYARI: Bu hikâyede kötü örnek teşkil edebilecek davranışlar ve yoğun miktarda cinsel içerik bulunmaktadır. ❝ Açık konuşmak gerekirse hayatımın aşkını nerede bulacağımı pek düşünmemiştim. Ve tabii onunla bir kumarhanenin önünde üzerine kusarak tanışa...