-25-
Yılanlar, iğrenç ve korkunç görünümlerinin ardında büyük bir gizem taşır. Her şeyden önce yılan, doğanın dengesini temsil eder. Sürünerek hayatını sürdürdüğü için aşağılansa da ekosistemdeki dengenin korunmasında oynadığı rolün hakkını verir. Hem avcı hem avdır. Ama çoğu zaman da av görünümlü avcıdır. Düşmanı tarafından küçük görülmenin en büyük avantajı da budur. Yok sayılıp görünmez olurken sinsice sürünerek düşmanına sokulur.
Ben tam olarak bir yılan tarafından çepeçevre sarılmıştım. Kendimi sefil bir fare gibi hissediyordum. En kötü yanı da neydi biliyor musunuz? Etrafım sarılana kadar ruhum bile duymamıştı. İncelikle işlenmiş bir tuzağın korkunç ağında sıkışıp kalmıştım.
Gözlerimin içine bakan ihtiyar adam, görünen yaşına rağmen oldukça dinç duruyordu. "İşte karşındayım." diyerek kollarını açtı. Bunu söylerken ses tonu öyle sıradandı ki neyi kast ettiğini anlamakta güçlük çektim.
"Kimsin sen?"
Gözünü bile kırpmadan "Dr. Abraham L'ETANG." dedi ve ekledi. "Ben senin babanım." Ancak bundan rahatsız hissetmiş olacak ki hemen düzeltti. "Biyolojik baban demek daha doğru olur." Kaçmıyordu, saklanmıyordu, kendini müdafaa etmiyordu. Hattta belki de göğsünü gere gere söylüyordu bunu.
Söylediği şeyle şok oldum. Durduğum yerde donup kalmıştım. İlk şoku atlattıktan sonra baştan aşağı incelediğim adama doğru bir adım attığımda karşımdaki adam eliyle dur işareti yaptı. Yüzünde bir küçümseme ifadesi vardı. Tebaasıyla arasındaki uçurumu derin tutmak ister gibi. "Bu mesafe iyi."
Karşımda, yüzleşemeyeceğim kadar umursamaz ve yabancı biri duruyordu. "Sen benim... Babam mısın?" diye sordum inlercesine. Beni neden buraya getirip kaçırmıştı ki? Benimle tanışmak için olmadığı kesindi. Benimle ilgilenmediği. Umurunda olmadığım.
"Biyolojik babanım, evet." Aradaki farkı vurgulamak ister gibi açıkladı. "Genlerimiz dışında ortak bir yönümüz yok."
Yüzündeki yabancılık ve umarsızlık içimi soğuttu. Buz kestim. Ona sormak istediğim o kadar çok soru vardı ki. Öğrenmek istediğim öyle çok şey. "Anneme beni doğurması için yardımcı olduğun ve çenesini kapalı tutmasını istediğin doğru mu?"
Önce abartılı bir gülüşle kaşları kalktı ve "Annen mi?" diye sordu hayretle. Bir şeyin farkına varmış gibiydi. Benim bilmediğim ya da farkında olmadığım bir şeyin. Ve o anın şokunu atlattıktan sonra aşağı yukarı salladı başını usulca. "Evet, bu doğru."
Kaşlarım çatıldı. "Neden alay eder gibi güldün?"
Bilmem dercesine dudakları büküldü. "Onun sana bu kadar kilit bilgileri vermesine rağmen asıl gerçeği söylememesine şaşırdım sadece."
"Ne gerçeğiymiş o?"
Duygudan uzak, beni incitecek olmaktan korkmadan "O senin annen falan değil. Sadece döllenen bir bebeği vücudunda misafir eden bir taşıyıcı anne." deyiverdi. Olduğum yere çivilendim. Bunu öyle basit, öyle sıradan bir biçimde söylemişti ki bir çocuğa masal anlatır gibi huşu içindeydi. "Demet senin biyolojik annen değil. O da bunu biliyor. Bile bile sadeceanne olabilmek için seni kabul etti." Omuz silkti ve ekledi. "Sen basit bir deneyin parçasıydın sadece."
Şaşkınlıktan hareket edemez, konuşamaz hâle gelmiştim. Tüm duygularım bir dolum noktasına gelmiş olacak ki benden bağımsız bir biçimde gözyaşlarım yanaklarımı sağanak yağmur gibi ıslatmaya başladı. "Gerçek annem kim?"
"Şuan deneysel çalışmalarımızı sürdürdüğümüz ortağım, Mari Wilson." Tüm duygusallıklardan arınmış adam "Ama onun da yaklaşımı sana karşı pek anaç olmayacaktır çünkü dediğim gibi seni dünyaya getirme amacımız anne ve baba olma duygularından çok uzaktı." diyerek karşısında duygusallığa kapılmasından korktuğu biyolojik kızına hemen hızlı bir altyazı geçti. Başlarına bela olmamam için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADEH (+18)
General FictionUYARI: Bu hikâyede kötü örnek teşkil edebilecek davranışlar ve yoğun miktarda cinsel içerik bulunmaktadır. ❝ Açık konuşmak gerekirse hayatımın aşkını nerede bulacağımı pek düşünmemiştim. Ve tabii onunla bir kumarhanenin önünde üzerine kusarak tanışa...