🂡 KADEH | 17

2K 137 40
                                    

-17-

İçim içime sığmıyordu. Bu, farklı bir duyguydu. Başarma duygusu. Daha önce bir yazar olmakla ilgili derin düşüncelere dalmış sayılmazdım pek. Bu hayallerimin arasındaydı ama babamı bulma hedefi hep diğer amaçlarımı gölgelemişti. Bu yüzden asıl olması gereken şeye, hayatıma bakamamıştım bir türlü. Şimdi hiç beklemediğim bir anda, Profesör Fabri sayesinde gelecekte elde etmek istediğim büyük hayallerimden birine bu kadar yakınken içimde sabırsız duygular dans ediyordu.

Ertesi gün Carlo'yla evinde buluştuğumuzda ona olan biten her şeyi anlattım. Yayınevi müjdesini verdiğimde Carlo biraz dalgındı.

Salonundaki L koltuğun köşesinde onun kollarında uzanırken usulca saçlarımı okşayan adam "Senin adına çok sevindim, bebeğim." dedi yalnızca. Ancak aklının bende olmadığını hissedebiliyordum.

Başımı hafifçe çevirip merakla yüzüne baktım. "Sen iyi misin?"

"İyiyim, sadece biraz yorgunum hepsi bu." Başımı sallayıp kabullendim ve önüme döndüm. Üzerinden iki dakika bile geçmeden hiç beklemediğim bir soru yöneltti bana Carlo. "Merak ediyorum, beni gerçekten seviyor musun?"

Garipsedim. "Nasıl yani?" diye sordum.

Bir erkekten böyle bir soru duymak garipti. Bu tür şüpheci sorular ve düşünceler genellikle biz kadınlara özgüdür sanki. Cinsiyetçi görünmek istemem ama bu böyleydi. Özellikle Carlo gibi Issız Adam tiplerinde takılan bir adam için oldukça ilginç bir soruydu doğrusu.

Bakışlarındaki ciddiyeti gördüğümde sorusunun öylesine bir şey olmadığını daha net anlamıştım. "Seni yalancıktan sevdiğimi mi düşünüyorsun?"

"Öyle değil." Olduğu yerde hafifçe doğruldu. Bu hamlesiyle bana biraz daha yaklaşmıştı. "Beni ne kadar sevdiğini merak ediyorum sadece." Gözleri gözlerimdeydi. "Her şeyi geride bırakıp benimle uzaklara gidecek kadar seviyor musun mesela?"

Donup kalmıştım. Bakışlarında birçok duyguyu aynı anda hissediyordum. Korku, gerginlik, aşka yakın duygular, şefkat... Ama sorusunun sebebi gözlerinde saklı değildi. Onu gözlerine bakıp öğrenemiyordum. "Carlo, dediklerinden hiçbir şey anlamıyorum."

"Sergiden sonra evde yemek yiyelim mi? Biraz konuşalım seninle."

"Tamam, tabii, olur." Neye uğradığımı şaşırdığım için ilk etapta neden şuan konuşmadığını soramadım. Aklım soru işaretleriyle doluydu. Carlo bana böyle bir soruyu neden sormuştu ki şimdi? Durduk yere. Belli ki durduk yere değildi.

Şaşırıp merak etsem de üstelemedim. Bugün birlikte katılmayı önceden planladığımız bir resim sergisi vardı. Buna hazır bir biçimde giyinip gelmiştim, eve gidip hazırlanmakla vakit kaybetmek istemiyordum.

Carlo tuhaf bir adamdı. Garip davranışları vardı. Kendiyle tezat oluşturan hareketleriyle çelişkiye düşüren biriydi. Ama aynı zamanda Carlo, içimde kırmızı düğmeye basıp bir alarmı aktifleştiriyordu sanki. İçimde benim bile bilmediğim, anlamadığım, belki de henüz keşfetmediğim bir şeyleri hareketlendiriyordu.

O gün Inti'yle konuşmalarına şahit olmadan önce beni kemerle bağlayıp vücudumda hâkimiyet kurarak yaptığı şeyleri bir türlü unutamıyordum. Uyurken, uyanırken, her an aklımdaydı. Etkilenmiştim. Öte yandan onda tehlikeli bir şeyler de seziyordum. Sanırım bu kırmızı alarmımın sesini daha da ciyak ciyak çıkarıyordu.

Sergiye el ele girdiğimizde Carlo'nun artık kimseden saklanmadığını görmek göğsümü kabartmıştı. Gururla ilişkimizi sahipleniyordu. Öncesinde neden beni gizleme gereği duymuştu? Şimdi neden bir anda böyle bir değişime uğramıştı? Bu soruların cevabını bilmiyordum ama sanırım bulunduğum durumdan memnundum.

KADEH (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin