İki Hafta Sonra
Gözlerini kısarak yanındaki kızın elinde kalmış tek karta bakan Ömer, derin bir nefes aldı ve kendi üç kartından birini ortaya koydu.
"+2 mi?" diyen Serdar sırıtıyordu. "Helal len Yusufi."
Zehra, bariz bir moral bozukluğuyla desteden iki kart çekti. "Ne güzel bitiyordum Ömer ya." diye sızlandı, yeni kartlarına bakarken. "Niye yaptın ki şimdi bunu?"
"Savaşta her şey mübahtır Zehra'cığım." diyen Ömer sırıtıyordu. Zehra ona kötü kötü bakmakla yetindi.
"Hadi gençler hadi, devam." dedi Veysel, Serdar'dan gelecek hamleyi beklediğini belirtircesine.
Evet, inanması zor ama, oturmuş öğle molasında asistanlarıyla Uno oynuyordu. Birisi -mesela Kenan- görmediği sürece de sıkıntı yoktu onun açısından.
"Hocam..." Serdar elindeki kartlardan birini seçti, ardından Veysel'e tedirgin bir bakış atarak kartı usulca ortaya bıraktı. Siyahları parıldayan bir +4 atmıştı. "Ne olur nöbet kitlemeyin." diye de ekledi yalvaran bir sesle.
Veysel tek kaşını kaldırarak baktı ona. "Seni hain..." dedi eğlendiğini belli eden bir sesle. "Hocana +4 atarsın ha?"
"Ama hocam oyun bu ya, ameliyat değil ki." diye mırıldandı Serdar paçayı kurtarma ümidiyle. Veysel gözlerini devirerek kendi son iki kartından birini seçti ve ortaya koydu. +2 atmıştı.
"Hadi bakalım. Uno, bu arada." diye de ekledi tek kartının kaldığını belirtircesine.
Kendi +2'sinin üstüne Ömer +4 ve Zehra da özür dileyen bir bakışla +2 bıraktığında, Serdar sertçe yutkundu. Ömer kendini tutamadı ve kahkahalarla gülmeye başladı.
"N'oldu lan? Aldın mı +12'ni?"
"Sus be." diye yüzünü buruşturdu genç adam. Zehra da yanıbaşında gülmekten kırılıyordu.
"Dur ben sayayım sana 12 kartını." diyen kız kart destesine yönelirken hala kıkırdıyordu. "Bir, iki..."
"Yaa, Serdar efendi." dedi Veysel tok bir sesle, asistanına sırıtarak bakıyordu şimdi. "Hocaya +4 atarsan Allah böyle çarpar adamı."
"Yok hocam, tövbe ettim ben." dedi Serdar gözlerini devirerek. "Bundan sonra size değil +4, +2 bile atarsam şerefsizim."
Veysel gülerek onun omzuna vurdu yumruğunu. "Aferin sana."
"On, on bir, on iki." diye son kartı da sayan Zehra, bir plaket edasıyla Serdar'a takdim ederken sırıtıyordu. "Buyurun Serdar Bey."
Serdar mutsuz bir ifadeyle kartları eline aldı, ancak daha o açıp bakamadan Veysel yerinde doğruldu.
"Bu arada gençler, izninizle..." En son Zehra'nın ortaya attığı kırmızı +2'nin üstüne, kendi kırmızı 9'unu attı ve rahat bir ifadeyle geriye yaslandı. "Bu oyun burada biter."
"Hocaaam!" Üç asistan da aynı anda yenilgiyle inlerken, Veysel alayla sırıtıyordu.
"Hocam gerçekten elinize su dökemiyoruz." dedi Ömer, oflayarak ayağa kalkarken. Asistan odasının aslında varlık amacı vaka çözmek olan beyaz tahtasına çizilen skor tablosunda Veysel'e bir çizgi daha attıktan sonra isyanla söylendi: "Ben 1, Veysel Hoca 3 oldu."
"Dört tur mu oynamışız daha?" dedi Zehra şaşkınlıkla. Ömer'in masaya geri dönüşünü izlerken kısık sesle devam etti: "Asırlar sürmüş gibi geldi..."
"Hadi hadi, bırakın söylenmeyi de karıştırın şu kartları." dedi Veysel gülümseyerek. Zehra iç geçirdi ve masanın ortasındaki kartları kendi önüne toplayıp düzenlemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybedilmiş Bir Oyun • VeyKen (Gönül Dağı)
FanfictionGenel cerrahi bölümünün hocası Veysel Kaya ve yeni cerrahi bölümü başkanı Kenan Acar... Düşmanlıktan arkadaşlığa; Dostluktan kardeşliğe dönen bir hikaye 💫 Kaportacı Veysel'i Doktor Veysel olarak okumaya hazır mısınız?