Bölüm 40 - Kardeşler Küsmez

532 25 143
                                    

40. bölüme özel bir maşallahınızı alırız efenim 🧿

Uzuuun ve dolu dolu, güzel bir bölüm geliyor. Bol bol yorum yapınız lütfen <3

Keyifli okumalar 🌸



"Veysel!"

Kardeşinin bilinçsiz bedeni kolundan kayarak düştüğü anda Kenan refleks olarak onun bedenini kavradı; dizlerinin üstüne çöktüğü sırada kalbi korkuyla çarpıyordu.

"Veysel kendine gel!" dedi telaşla, ama kardeşi tamamen kendinden geçmişti. Hakan Veysel'in diğer yanına çöktü, endişesine rağmen Kenan'dan kat kat sakindi.

"Kenan kaldıralım hadi." dedi hızlıca. Resmi hitaptan isme geçmesiyle Kenan bir an afallasa da şu an bunu düşünecek durumda değildi. Yutkunarak başını kaldırıp Hakan'a baktı; konuşamıyordu.

"Kenan hadi!" dedi Hakan sabırsızca, Veysel'in bacaklarının olduğu tarafa geçerken. Boşta duran bir-iki hemşirenin de yardıma geldiğini gören Kenan, nihayet donakalmış bedenini harekete geçirdi ve Veysel'in omuzlarını kavradı.

"Üç deyince." dedi Hakan sertçe. "Bir - iki - üç!"

Veysel'i kaldırarak deske en yakın olan yatağa taşıdılar. Hemşireler gerekli cihazları takarken, Kenan kardeşinin bileğini kavrayarak parmağını nabzına bastırdı. İçinden saydığı sırada Hakan da ışıklı kalemle Veysel'in gözlerini kontrol ediyordu.

"Nabzı uçmuş." dedi Kenan endişeyle. "Tansiyonu nasıl düşebildi bu kadar?"

Ekrana yansıyan rakamlara baktılar ikisi aynı anda. Hakan tansiyon kısmını gördüğü anda derin bir nefes verdi.

"Of Veysel..." diye mırıldandı hüsranla. Kenan kaşlarını çattı.

"Ne oldu?"

"Daha önce de olmuştu böyle." dedi Hakan, elinin tersini Veysel'in alnına koyarak. "Aynı, evet. Ateşi de var biraz." diye ekledi kısık sesle. Kenan yutkundu, gözleri bir kardeşine, bir Hakan'a gidip geliyordu.

"Tamam, şey yapalım..." Bir an durdu, ne söyleyeceğini bulamadı. Doktor olduğunu unutmuş gibiydi. Hakan iç çekerek lafı devraldı:

"Odaya alalım, bir-iki saate kendine gelir. Acilin karmaşasında kalmasın... Kan değerlerine de bakalım, bir de beta-bloker'le ateş düşürücü verelim, başka bir şeye gerek yok."

Kenan hiçbir şey söyleyemedi; aklındaki bütün bilgiler garip bir şekilde uçup gitmişti sanki. Dönüp bir kez daha baktı kardeşinin solgun yüzüne. Soğuk davranmak, uzak durmak... Hepsi bir anda anlamını yitirmiş, geriye sadece kardeşi için endişeden deliren bir abi kalmıştı.

********************

Odada duyulan tek ses, monitörden düzenli olarak gelen nabız sesiydi. Kazağının sağ kolu sıyrılarak damar yolu açılmış olan Veysel'in gözleri kapalıydı, son iki saattir olduğu gibi. Burnunda oksijen kanülü vardı, göğsü her nefes alışında sakince inip kalkıyordu. Yatağın yanındaki taburede oturan Kenan'ın gözü ise kardeşinden ayrılmıyordu.

Veysel'in odaya alınmasının ardından Kenan, Hakan'dan acilde durmasını rica etmişti. Hakan da üstelemeden kabul etmiş, kardeşleri odada yalnız bırakmıştı. Barış'ın dün söyledikleri sayesinde Kenan hastanede biraz daha rahat hareket edebildiği için, kardeşinin başında durmakta bir tereddüt görmemişti - en azından kendine gelinceye kadar.

Veysel'in yüzünün rengi biraz düzelmiş olsa da hala solgundu. Göz altlarındaki çukurlar, dün çok az uyuduğunun işaretiydi, ki bu da yüksek ihtimalle dün olanlar yüzündendi. Suçluluk duygusu onu yiyip bitirirken, gözlerini kapatarak derin bir nefes verdi Kenan. Veysel'in bayılmadan önce ona attığı son kırgın bakış, gözünün önünden bir türlü silinmiyordu.

Kaybedilmiş Bir Oyun • VeyKen (Gönül Dağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin