Selamlaaaaar <3
Oldukça uzuuuuun ve dolu dolu bir bölümle karşınızdayım efendim.
Gerçekten uzun bu arada. Son iki bölümün toplamından fazla hatta.
O yüzdeeeen bol bol yorum bekliyorum hepinizden. Şimdiden teşekkür ederim, keyifli okumalar <3
Acilin kapıları iki yana kayarak açıldı ve içeri Kenan girdi. Steteskobunu boynundan geçiren adam, esnemesini zorlukla bastırarak başını kaldırdığında deske yaslanmış olan Zehra'yı fark etti.
"Günaydın Zehra." Hocasının sesini duyan Zehra, başını hızla kaldırdı imzaladığı dosyadan.
"Hocam? Günaydın." dedi hızlıca. Kenan etrafına bakındı.
"Diğerleri nerede? Bir Ömer'i görüyorum şurada."
Zehra arkasını döndü, yaşlı bir teyzeyle sırıtarak konuşup koluna tansiyon cihazını takan Ömer'i gördü ve hafifçe gülümsedi. "Evet hocam, Veysel hoca siz gelmeyince zaten vaka yok deyip gönderdi bizi acile."
"Kendisi nerede peki?"
"Serdar'la beraber dünkü hastayı kontrole gittiler. Yoğun bakımdan çıkarıldı sabah."
Başını tamam anlamında salladı Kenan. Dün gece yine doğru düzgün uyuyamamıştı. Sabaha doğru ancak dalmış, uyandığında da mesai başlayalı yarım saat olduğunu görüp resmen yataktan fırlamıştı. Tabii yol boyunca da kendine sövmüştü.
Yorgun gözleri acildeki hastalarda gezinirken, iç geçirdi. Kendini tanıyamıyordu. Asla işe geç kalmazdı normalde, dakik bir insandı ama şu son olaylar resmen dengesini alt üst etmişti. Yapmayacağı şeyler yapıyor, olmaz dediği tepkiler veriyordu.
Dün yemekten sonra 'giderken çöpe atma' bahanesiyle Veysel'in kahve bardağını da almış, ardından kendi örneğiyle beraber DNA testine vermişti. Sonuçların en erken üç güne çıkacak olması onu pek mutlu etmiş sayılmazdı. 'Sizin için biraz öne çekmeye çalışırız hocam' demişti laboratuvarda çalışan genç doktor, ona gülümseyip; ama Kenan gene de rahat değildi.
Hoş, sonuç çıktıktan sonra ne yapacağını da bilmiyordu ki... Uyumlu çıksa başka, çıkmasa bambaşka bir durumla karşı karşıya kalacaktı. Bu yüzden düşünmeyi sonraya bırakmıştı. Düşündükçe kafayı yerdi insan... Yüzleşmek zorunda kalacağı ana kadar boşvermek en iyisiydi.
Acilin kapıları açıldığında dikkati dağıldı ve arkasını dönüp kapıya baktı. İçeri girenlerin Serdar'la Veysel olduğunu gördüğünde yüzüne engel olamadığı bir tebessüm yerleşiverdi.
"Hocam? Hoşgeldiniz, nerelerde kaldınız ya?" diye güldü Veysel, Kenan'ı görünce. "Biraz daha gelmeseydiniz bizimkileri yollayacaktım kontrol etmeye."
Kenan da güldü, gözleri Veysel'in mavilerinde dolanıyordu. Kardeşinin gözlerini ezberlemek istiyordu sanki. Halbuki kendi gözleri de birebir aynıydı onunla.
"Ya alarmı duymamışım da, o yüzden geç kaldım işte... Kusura bakmayın." Veysel omuz silkti.
"Yok hocam, estağfurullah. Şimdilik boşuz zaten, hep beraber acilde takılırız."
"Oo, ekip toplanmış." dedi yanlarına gelen Ömer mutlulukla. Kolunu Zehra'nın omzuna atıp ona aşk dolu bir gülümseme bahşettikten sonra yeniden hocalarına döndü. "Partiliyor muyuz yoksa hocam?"
"Hee, acil birazdan hasta kaynayınca görürüz partiyi, ziv ziv konuşma." dedi Veysel ters ters, ama mavilerinde muzip bir bakış vardı.
Herkes gülmüşken, acilin kapısı açıldı ve bir paramedik içeri girdi. Deske doğru ilerleyen adam bir yandan bağırıyordu: "Zincirleme trafik kazası geliyor, en az 6 yaralı var! Herkes hazır olsun!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybedilmiş Bir Oyun • VeyKen (Gönül Dağı)
FanfictionGenel cerrahi bölümünün hocası Veysel Kaya ve yeni cerrahi bölümü başkanı Kenan Acar... Düşmanlıktan arkadaşlığa; Dostluktan kardeşliğe dönen bir hikaye 💫 Kaportacı Veysel'i Doktor Veysel olarak okumaya hazır mısınız?