Çalan alarmıyla gözlerini açan Veysel, yeni yeni aydınlanmaya başlamış havaya bakarak iç geçirdi. Uyuyalı dakikalar olmuş gibi gelse de, aslında 8 saat çoktan geçmiş ve mesai saati yaklaşmıştı.
İç geçirerek yorganını üstünden attı ve yataktan kalktı. Eğilip hala uyuyan Cemile'sine bir öpücük kondurduktan sonra doğruldu ve banyoya gitmek için odadan çıktı. O sırada koridorun ucunda, lavabonun kapısını açıp dışarı çıkan Kenan; Veysel'i fark ederek gülümsedi.
"Günaydın." dedi mutlulukla. Veysel uykulu uykulu ona baktı.
"Valla bana pek öyle gelmedi." diye mırıldandı, sersem adımlarla banyoya doğru ilerlerken. "Şu mesai 12'de başlasa ne olur ya? Hastalar iki dakika beklese ölür mü yani?"
Veysel'in hala ayılamamış, saçmalayan hali Kenan'ın gülmesine neden oldu. "Eh, 6 sene tıp okuduysan eğer, öleceklerini bilmen gerek."
"Tıp okumadım ben... Ama tıp oynarım yani. Kazanırım da." dedi Veysel esneyerek. Paytak adımlarla Kenan'ın yanından geçip lavaboya girdiğinde, arkasından bakan abisi kıkırdıyordu.
"Uykulu mu, sarhoş mu belli değil. Manyak herif." diye mırıldanarak, odasına doğru ilerledi.
On dakika sonra, iki kardeş de çıkmak için hazırdı. Kenan holde beklerken, Veysel çantasıyla beraber odasından çıktı ve Kenan'ın onu beklediğini fark ederek duraksadı.
"E sen niye gitmedin?" dedi kafası karışmış halde.
Kenan bu soruya tek kaşını kaldırdı. "O ne demek şimdi?"
"Ben minibüsle-"
Söylediği şeyi yarıda kesti Veysel. Doğru ya, Kenan artık onlarla yaşıyordu ve arabası vardı... Doğal olarak, beraber gidip geleceklerdi.
"Hee, pardon. Ben daha uyanamadım galiba..." diye mırıldandı, merdivenlere yönelirken. Arkasından gelen Kenan güldü.
"Belli oluyor. Gerçi lavabonun orada söylediklerin daha saçmaydı ama..."
"O konuyu hiç açmasak?" diye inledi Veysel. Banyoda yüzüne su çarptıktan sonra az önce Kenan'a dediklerini hatırlamış ve utançtan yerin dibine girmişti.
"Hadi her şeyi anladım da," diye devam etti Kenan sırıtarak. "Tıp okumakla oynamayı karıştırmak ne Allah aşkına?"
Ayakkabılarını giyen Veysel, yüzü kıpkırmızı bir halde başını kaldırıp abisine baktı.
"Cidden öyle mi dedim la ben?"
"Dedin valla." diyen Kenan gülüyordu. Kendi de ayakkabılarını giyerken ekledi: "Tıp okumadım, ama oynarsam kazanırım falan... Altı yıllık emeğini çöpe atmasaydın iyiydi."
"Sus. Sus Allah aşkına." diye söylenen Veysel kapıyı açıp kendini dışarı attı. Kenan da peşinden çıkarken ağzı kulaklarında sırıtıyordu.
Arabaya binmeden önce, Kenan Veysel'e baktı. "Sen kullanmak ister misin?" diye sordu sıcak bir sesle.
"Ben mi?" dedi Veysel şaşkınlıkla. "Koskoca jipi sorgusuz sualsiz bana mı emanet edeceksin?"
"Niye, süremez misin?" diye takıldı Kenan. Veysel tek kaşını kaldırdı.
"Siz beni kışkırtıyor musunuz yoksa Kenan hocam?" dedi eğlenen bir sesle.
"Evet Veysel hocam, aynen öyle. Görelim bakalım marifetlerinizi." diye sırıttı Kenan, anahtarları ona atarak. Havada kapan Veysel neşeyle güldü.
"Hadi bakalım."
Yer değiştirdiler ve Veysel sürücü koltuğunun kapısını açıp bindi. Koltuğu ve aynaları kendine göre ayarladığı sırada Kenan da çantasını arka koltuğa atmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybedilmiş Bir Oyun • VeyKen (Gönül Dağı)
FanfictionGenel cerrahi bölümünün hocası Veysel Kaya ve yeni cerrahi bölümü başkanı Kenan Acar... Düşmanlıktan arkadaşlığa; Dostluktan kardeşliğe dönen bir hikaye 💫 Kaportacı Veysel'i Doktor Veysel olarak okumaya hazır mısınız?