"Aman aman, dikkat et!"
Cemile arabadan yere ayağını bastığı anda Veysel evham yaparak kolunu tuttu. Cemile eğlenerek baktı ona.
"Cankuşum abartmasan mı?"
"Ne abartmasan mı ya? Baksana yerler karlı hep, düşersen n'olacak bizim bebemize?" dedi Veysel endişeyle.
"Sen şimdiden böyleysen Veysel, son aylarda düşünemiyorum bile." dedi ön koltuktan inen Kenan sırıtarak.
Bir abisine, bir eşine bakan Veysel, evin iki metre ötedeki kapısına bir bakış attıktan sonra şüpheyle mırıldandı:
"Kucağıma mı alsam seni acaba?"
"Aaa ama Veysel! Valla çıldırcam he az kaldı!" diye söylenen Cemile, arabadan çantasını aldıktan sonra sert adımlarla eve yürüdü, bir yandan da şikayete devam ediyordu: "İki haftadır 'şunu yapmasan mı Cemile', 'dikkat et bak bebemiz zarar görmesin', 'sen yürüme ben seni taşırım'... Daral geldi ya!"
Eve girip kapıyı çarparcasına kapattı, Veysel şaşkın bir ifadeyle baktı arkasından. Abisine döndü, kaşlarını kaldırdı. "O neydi öyle şimdi?"
"Bezdirmişsin kadını, ne olacak." diye güldü Kenan. "Gül gibi yengemi bile delirttin valla, helal olsun Veysel."
Cemile ile Veysel'in yuvalarına konacak kuşun haberini almalarının üstünden iki hafta geçmişti. Kenan, bebeğin zor da olsa rahime tutunduğunu; ama düşük ihtimalinin az olmadığını ve dikkat etmeleri gerektiğini söyleyerek uyarmıştı ikiliyi.
Eh, uyarmaz olaydı. Veysel bunu duyduğu ve ultrason sonuçlarını gördüğü andan beri Cemile'ye fazlasıyla dikkat ediyordu. Başlarda bu ilgi Cemile'nin hoşuna gitse de, Veysel işi karısını yürütmemeye kadar ileri götürdüğü için artık darlanmıştı. Pek de haksız sayılmazdı.
"Ama n'apayım ya, dikkatli olması gerek." dedi Veysel huysuz bir sesle. "Hiç değilse 5. aya kadar dikkat etsin kendine."
"Abicim, Cemile yeterince dikkatli zaten." dedi Kenan, o şimdilik Cemile'ye göre kardeşinin korumacı tavırlarına karşı daha sabırlıydı - Veysel'in ona şu ana kadarki en büyük tepkisi, dün yemekte Cemile'den tuzu uzatmasını rica ettiğinde "Kalk kendin al, karımı niye yoruyon?" diye çıkışması olmuştu. Eh, bu kadarıyla idare edebilirdi Kenan.
Veysel abisine dik dik baktıktan sonra omuz silkti. "Ne var yani tedbir alsak?" dedi sinirli bir sesle. "Sanki ben karımın iyiliğimi istemiyorum."
"Öyle mi dedim ben şimdi?" dedi Kenan, iç geçirerek.
Veysel cevap vermedi; amacı sadece çocuğuna şimdiden iyi bir baba olabilmekti ama yanlış anlaşılıyor olmak onu üzüyordu.
Derken, sağ yanağına çarpan kartopuyla hızla o tarafa döndü. Kenan ona muzip bir ifadeyle sırıtmakla meşguldü.
"Modunu öyle düşürürsen..." Sol elindeki kartopunu da kardeşine fırlattı ve neşeyle konuştu: "Kartopunu da yersin!"
"Lan!"
Veysel hızla geriye kaçtı, arabayı kendine siper etti ve neşeyle güldü. "Bu bir savaş çağrısı mı yoksa hocam?"
Ancak iki saniye sonra kafasına gelen kartopundan kaçamadı, üstelik oldukça sertti bu sefer. Saçlarını ovarak söylendi: "N'apıyon ya?"
"Bana hastane sınırları dışında hocam demek yoktu hani?" dedi Kenan, ters ters. Gözlerindeki gülen bakış onu ele veriyordu ama Veysel bilmezden gelmeyi seçti ve gıcık bir ifadeyle sırıttı.
"Valla kendiniz kaşındınız hoca- Ah!"
İkinci kartopu direkt olarak yüzüne çarptı. Sızlayan burnunu tutarak öne eğildi ve acıyla yumdu gözlerini. "Abi ya!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybedilmiş Bir Oyun • VeyKen (Gönül Dağı)
FanfictionGenel cerrahi bölümünün hocası Veysel Kaya ve yeni cerrahi bölümü başkanı Kenan Acar... Düşmanlıktan arkadaşlığa; Dostluktan kardeşliğe dönen bir hikaye 💫 Kaportacı Veysel'i Doktor Veysel olarak okumaya hazır mısınız?