Sizi keyifli bir bölümle baş başa bırakıyorum, bölüm sonunda görüşürüz 🌸
"Ya anam biz ne yapacaz bu kadar yemeği Allah aşkına ya? Dört kişiyiz altı üstü." diye gözlerini devirdi Veysel. Döndü elindeki kabı poşete koyarken dik dik baktı ona.
"Ne var oğlum? Yiyemediğinizi geri getirirsiniz, akşam yeriz. Hem yiyin biraz, baksana ne kadar zayıfsınız ikiniz de."
Veysel hemen yanında duran Kenan'a bakıp kaşlarını kaldırdı. Hafifçe gülen Kenan ise ona doğru eğilip mırıldandı:
"Annem henüz benim göbeğimi fark edemedi galiba."
Kıkırdayan Veysel ona dirsek attı, Kenan da gülüyordu. Lafı edilecek kadar bile göbeği yoktu tabii ki, hatta zayıf sayılırdı. Özellikle son zamanlarda farkına bile varmadan kilo kaybetmişti.
"Heh, tamam. Alın bakayım bunları." diyerek iki koca poşeti uzattı onlara Döndü. "Hadi iyi eğlenceler size."
"Sağol anne." diye gülümsedi Kenan. Döndü mutlulukla gülümsedi oğluna, Kenan ona her 'anne' dediğinde içinde güller açıyordu sanki.
Veysel ve Kenan, beraber merdivenlerden inip montlarını ve ayakkabılarını giyerek dışarı çıktılar. Tahmin ettikleri gibi, Taner ve Ramazan onları bekliyordu.
"Hele şükür ya." dedi Ramazan, yaslandığı Kenan'ın arabasından doğrulurken. "Biraz daha bekletseydiniz meyve verecektim burada."
"Hakkaten amcolu ya, bir taraflarımız dondu burada." dedi Taner ters ters. Veysel ikisine de dik dik baktı.
"Aman, iki dakika beklediniz diye ölmediniz herhalde. Anam onca yemek hazırlamış, geç kaldık işte n'apalım?"
"Hee, Döndü yengemin hatrına affedebilirim sizi o zaman." diye sırıttı Ramazan. "Neyse - Kenan abi, n'aber?"
"İyi, nasıl olsun." dedi Kenan gülümseyerek. "Sizden n'aber?"
Taner başını salladı. "Valla iyiyiz biz de, aynı yani."
"Pşt, amcolu?" dedi Ramazan, Veysel'e dirsek atarak. "Nasıl gidiyor bakalım yeni abinle? He? Sabahları bakkala gitme kavgası falan yapıyonuz mu?"
"Yok be, ne kavgası? Atlıyor her seferinde 'ben giderim' diye." dedi Veysel, Kenan'a göz kırparak. Kenan güldü.
"Bu kadar üzüldüysen bir dahakine sen gidebilirsin Veysel'im, bana uyar."
"Ooo, Veysel'im mi? Siz baya ilerlemişsiniz ha." diye güldü Taner. "Nazar değmesin valla maşallah."
Kenan sırıtırken, Veysel gözlerini devirdi. "Onu da yeni buldu, nereden estiyse aklına."
"Niye, rahatsız mısın?" diye sordu Kenan, kaşlarını kaldırarak.
Veysel ona birkaç saniye baktı, "Yoo..." diye mırıldanırken kaçırdı bakışlarını. "Yani... Hoşuma gitti aslında." diye ekledi neredeyse duyulmayacak bir sesle. Dudağının kenarı kıvrılmıştı.
Kenan tekrardan sırıttı, ardından elini cebine atıp anahtarı çıkardı. "Neyse, hadi gidelim."
Poşetleri bagaja koydular, Kenan yolu bilmediği için anahtarı Veysel'e verdi ve kendi de yanındaki koltuğa oturdu. Taner ve Ramazan da arkaya oturduktan sonra kasabadan tarlaların olduğu yere doğru yola çıktılar.
*******************
Tabakları masaya yerleştiren Ramazan'ın mırıldandığı türkü eşliğinde usul usul bir yağmur çiseliyordu. Küçük pencereden dışarı bir bakış atan Veysel gülümsedi. "Valla iyi akıl etmişiz pikniği ağılda yapmayı he. Şimdiye sırılsıklam olmuştuk yoksa."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybedilmiş Bir Oyun • VeyKen (Gönül Dağı)
FanfictionGenel cerrahi bölümünün hocası Veysel Kaya ve yeni cerrahi bölümü başkanı Kenan Acar... Düşmanlıktan arkadaşlığa; Dostluktan kardeşliğe dönen bir hikaye 💫 Kaportacı Veysel'i Doktor Veysel olarak okumaya hazır mısınız?