Dönüş yolunun ilk dakikaları oldukça sessizdi. Kenan hala az önce olanların şokundaydı, Veysel ise pek ne diyeceğini bilemiyordu. Bakışları ara ara Kenan'a dönüyor, kendini istemsizce gülümserken bulup yeniden önüne dönüyordu.
Kabullenmesi zor olmuştu belki ama, artık bir abisi vardı. Ve bu düşünce aklına her geldiğinde kalbi değişik bir heyecanla güm güm ediyordu.
"Sen benim gideceğimi nereden öğrendin?" dedi Kenan, en sonunda sessizliği bozarak. Veysel ona baktı.
"Şeyden ya... Eda hoca söyledi."
"Eda mı?" dedi Kenan şaşkınlıkla. "Ne dedi?"
"Ya bir hastayla alakalı konuşuyorduk da," diye mırıldandı Veysel. "İşte ameliyatı yarın yaparız falan dedim ben, o da senin olmadığını söyledi. Ankara'ya gitmiş bir süreliğine dedi... Orada anladım."
Kenan gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı, ama kendini uzun süre tutamadı. Birkaç saniye sonra dayanamayıp kahkahalarla gülmeye başlamıştı.
"Ne?" dedi Veysel şaşkınlıkla. "Neye gülüyon lan?"
"Veysel..." Kenan gülmekten konuşamıyordu. Kaşları çatılan Veysel onun koluna sertçe vurdu.
"Ya neye gülüyon oğlum ya? Söylesene!"
Nihayet biraz olsun kahkahalarını bastıran Kenan, gözünü birkaç saniyeliğine yoldan ayırıp kardeşine döndü.
"Sen gerçekten benim gideceğimi mi sandın?" diye sordu, hala sırıtırken.
Veysel kaşlarını kaldırdı. "O ne demek şimdi?"
"Of Veysel..." diye mırıldanan Kenan başını iki yana sallayıp güldü. "Oğlum ben birkaç günlüğüne gidiyordum sadece."
"Ne?"
Veysel'in şok olmuş yüzüne eğlenerek baktı Kenan. "Ankara'ya taşınan arkadaşımı ziyarete gideceğim diye temelli gidiyorum sanman... Veysel ne acayip adamsın lan."
"A-Ama..." Veysel yutkundu, eğer gerçekten yanlış anladıysa fena rezil olmuştu. "Ya ben seni aradım, ulaşamayınca-"
"Ulaşamayınca sana kızıp gittim mi sandın yani?" dedi Kenan, yine gülmeye başlamıştı. "Nerede senin o zekan ha Veysel'im? Tıp mezunusun sen bir de."
"Ya bir dur, dalga geçme Allah aşkına ya." diye söylendi Veysel, öne eğilip yüzünü elleriyle kapatarak.
Fena rezil olmuştu. Hem de çok fena.
"Neyse, iyi tarafından bakalım." dedi Kenan, muzip bir sesle. "Artık seninle dalga geçen bir abin var."
"Sus lan, sus." diye inledi Veysel. Saçma sapan bir yanlış anlama yüzünden abisinin önünü taksiyle kesmişti, şaka gibiydi.
"Hem," diyerek başını kaldırdı hızla, yüzü kıpkırmızıydı. "Sen ne diye bana haber vermiyon giderken? Telefonunu da kapatmışsın. Derdin neydi acaba?"
Kenan'ın gülümsemesi buruklaştı, bakışları önündeki yola dalarken omuz silkti.
"İşte... Biraz uzak kalmak sana da, bana da iyi gelir diye düşündüm. Sana söylemek de garip olurdu... Annemler falan arayıp bir şey sormasınlar diye de telefonu kapattım."
"İyi halt ettin." dedi Veysel gözlerini devirerek. "Bravo sana abi, valla."
Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra yeniden Kenan'a döndü, sinirliydi bu sefer. "Bana söylesen hiç gerek kalmayacaktı böyle şeylere." diye çıkıştı. "Manyak gibi peşinden geldim taksiyle. Hem insan kardeşinden saklar mı arkadaşına gideceğini ya?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybedilmiş Bir Oyun • VeyKen (Gönül Dağı)
Hayran KurguGenel cerrahi bölümünün hocası Veysel Kaya ve yeni cerrahi bölümü başkanı Kenan Acar... Düşmanlıktan arkadaşlığa; Dostluktan kardeşliğe dönen bir hikaye 💫 Kaportacı Veysel'i Doktor Veysel olarak okumaya hazır mısınız?