"Pardon, Kenan Bey? Bi bakabileceniz mi?"
Kenan kaşlarını çatarak arkasına döndü ve ona doğru gelen bir kadını gördü. "Buyrun?"
"Şey, ben Cemile." dedi kadın, onun önünde durarak. Dudaklarında kibar bir tebessüm vardı, gözleri az önce fazlasıyla ağladığını belli edercesine kızarıktı. "Veysel'in eşiyim."
Kenan bir an ona baktı, sonra ameliyat çıkışında gördüğü yüzlerden biri olduğunu hatırladı ve kaşları gevşedi.
"Kusura bakmayın, Cemile Hanım - tanıyamadım bir an." dedi özür dilercesine gülümseyerek.
"Yok, estağfurullah." dedi Cemile hemen. "Ben şey için rahatsız ettim de sizi... Veysel'i gördünüz mü?"
"Ee - en son ameliyattan çıkınca gördüm işte." dedi Kenan, kafası karışmış halde. "Sizinle değil miydi?"
"Yok valla, bizimleydi ama sonra bir anda ortadan kayboldu." diye mırıldandı Cemile endişeyle. "Belki sizin yanınızdadır diye sordum ama..."
"Hayır, yani ameliyattan sonra görmedim, odama çıktım dinlenmek için." Kenan kaşları çatık bir şekilde iç geçirdi. "Ben bir bakayım etrafa, bulursam da sizin onu aradığınızı söylerim, merak etmeyin."
"Çok sağolun Kenan Bey." diye gülümsedi Cemile. Yeni tanıştığı yengesinin tatlılığı karşısında Kenan da kendini gülümsemekten alıkoyamadı ve başını salladı.
"Rica ederim. Geçmiş olsun bu arada."
"Sağolun."
Kenan arkasını dönerek koridorda uzaklaştı ve ellerini cebine sokarak derin bir nefes verdi. Veysel'i bulmayı tahmin ettiği bir yer tabii ki vardı ve orada olmasını umuyordu, çünkü aklına başka hiçbir yer gelmiyordu.
******************
Yine boş bir oda, yine sessizlik ve yine duygularına yenilmiş bir Veysel Kaya...
Kollarını dizlerinin etrafına sarmış, duvara yaslanmıştı. Yüzünden sessiz gözyaşları hala süzülmeye devam etse de, artık hıçkırmıyordu Veysel. Gücü kalmamıştı zaten. Saat akşam 8'e geliyordu ve saatlerdir yaşadığı tüm duygular onu yorgun düşürmüştü artık. Tek bir kıpırtı için bile kendini toparlayacak hali yoktu.
Kenan'ın, hocasının, göğsüne sığınıp hıçkıra hıçkıra ağladıktan sonra nasıl ayağa kalkmıştı, hatırlamıyordu. Sadece ailesinin sevincine sözsüz bir şekilde ortak olmuş ve Cemile'sine sarılmış, sonra da bir şekilde kendini buraya atmıştı. Hakan hocası sadece öfkesine yenildiğinde buraya gelmesini tavsiye etmişti aslında... Ama bugün öğrendiği bir şey varsa, o da insanın sadece öfkesine değil, hüznüne de yenildiğiydi.
Kapı açıldığında, tüm yorgunluğuna rağmen gelen kişiyi kovmak için başını kaldırdı. Ama içeri girenin Kenan olduğunu gördüğünde, söylemeye hazırlandığı bütün kelimeler boğazında diziliverdi.
Kenan, bir kez daha onun en mahrem alanına girmişti.
"Buradasın." dedi Kenan, rahatlayıp bir nefes vererek. "Korktum bir an."
Kapıyı kapattı ve yavaş adımlarla ilerleyip Veysel'in yanına çöktü. Ameliyathanedeki dağılışı bir kez daha aklını işgal eden Veysel ise dolu gözlerini ondan kaçırmıştı.
Bir süre sessizce durdular. En sonunda Kenan, başını Veysel'e çevirdi.
"Cemile seni arıyordu." dedi kısık sesle. "Haber vereceğimi söyledim."
Cankuşunun ismiyle Veysel çok ufacık da olsa tebessüm etti. Herkes Muammer'in derdindeyken, onu merak eden bir kişi vardı en azından.
"Biraz daha iyi misin?" diye mırıldandı Kenan, onu dikkatle incelerken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybedilmiş Bir Oyun • VeyKen (Gönül Dağı)
Fiksi PenggemarGenel cerrahi bölümünün hocası Veysel Kaya ve yeni cerrahi bölümü başkanı Kenan Acar... Düşmanlıktan arkadaşlığa; Dostluktan kardeşliğe dönen bir hikaye 💫 Kaportacı Veysel'i Doktor Veysel olarak okumaya hazır mısınız?