Bölüm 46 - Affet Beni

558 25 109
                                    

Düzenli bir nabız sesi, ve arkasındaki sessizlik... Bilinci yerine gelen Veysel, nerede olduğunu anlamaya çalışarak kaşlarını çattı ve gözlerini kırpıştırdı. İlk gördüğü şey, beyaz bir tavandı. Bir hastane odasının tavanı.

Gözlerini yeniden kapattı. Öyle yorgundu ki, tekrar uykuya dalmak ve uzun bir süre uyumak istiyordu; ama bir yandan da içinde bulunduğu garip, bir türlü anlayamadığı durumu merak ediyordu. En sonunda merakı baskın geldi ve gözlerini tekrar araladı. Şimdi tavan biraz daha net olsa da oda fazlasıyla karanlıktı. Henüz sabah olmamış gibi duruyordu.

Önce soluna baktı, iki metre ötesinde duvar ve hemen ilerisinde kapı vardı. Yine bir odadaydı; ama bu sefer bomboş ve soğuk bir depo değildi burası. Eşyalarla dolu, rahatlatıcı bir hastane odasıydı. Kalbindeki anlık hızlanmayı kendi kendine kurduğu teselli cümleleriyle sakinleştirerek, bu sefer sağına döndü.

Abisi biraz ötesinde, odanın cam kenarındaki üçlü koltuğa uzanmış, oldukça rahatsız bir pozisyonda uyuyordu.

Veysel kaşlarını çattı, gözlerini kırpıştırdı net görebilmek için. Kenan'ın uykusu derindi ve nedeni de bariz bir şekilde ortadaydı; göz altları çökmüştü, yüzü solgundu. Hatta biraz zayıf bile geldi Veysel'in gözüne. 'Ne zamandır yemek yemiyor acaba' diye düşündü kendi kendine, abisi uzun süredir doğru düzgün bir öğün yememiş gibi görünüyordu.

Yoğun bakımdaki anlar geldi aklına bir kez daha. Abisinin sesi belli belirsiz kulaklarında yankılanmıştı, bir şeyler söylüyordu ona. Daha çok yalvarıyor ve ağlıyor gibiydi... Ne olduğunu anlayamamıştı Veysel; ama buz kesmiş vücudu uzun ve acılı da olsa çözülürken, Kenan'ın sesinden aldığı gücü çok net hatırlıyordu.

Uyandığı anı getiremedi gözünün önüne. Ama abisinin varlığını fark ederek sakinleştiğini biliyordu. O mavi gözler uzun süre sonra kendini güvende hissettirmişti ona.

Daha fazla düşünecek gücü kalmadı, artık gözleri kapanıyordu. Kenan'a son kez baktı ve rahatsız uyuyuşundan vicdan azabı çektiğini hissederek, yorgun gözlerini yeniden kapattı. Çok geçmeden yeniden derin bir uykuya dalmıştı.

Ama bilmediği şey; hissettiği vicdan azabının, abisinin hissettiğinin yanından bile geçemeyeceğiydi.

***********************

Odaya dolan ilk ışıklarla Kenan'ın gözleri yavaşça açıldı. Bulanık görüşü birkaç saniye sonra netleştiğinde, sabah olduğunu fark etti ve esneyerek doğruldu yerinde. Çevresine bakındı, oda güneş ışığıyla aydınlanmıştı. Gözleri yatağa takıldığında, hafifçe gülümsedi; Veysel hala uyuyordu.

"Yoruldu tabii." diye mırıldandı kendi kendine. Aslında Kenan da farksız sayılmazdı. Yine de tek bir gece bile derin uyumuş haliyle önceki halinin arasındaki farkı net bir şekilde hissedebiliyordu. Başındaki dayanılmaz ağrıyla vücudundaki yorgunluk kaybolmuştu.

Yavaşça ayağa kalktı, güneş ışığı Veysel'in yüzüne gelip onu uyandırmasın diye perdenin bir kısmını çekip kapattı. Usulca yaklaştı yatağa, önce değerlere göz gezdirdi. Hiçbir sorun görünmüyordu. Ardından yatağın ucundaki portatif masanın üstünde duran dosyayı fark etti ve o tarafa yöneldi. Dosyanın içini açtığında, dudaklarına yerleşen gülümsemeye engel olamadı; Hakan merak edeceğini bildiğinden, son testlerin sonuçlarını bırakmıştı.

İçini rahatlatan raporlara göz gezdiren Kenan, dosyayı yerine bıraktı ve bakışlarını kardeşine çevirdi. Veysel'in yüzünün rengi biraz daha yerine gelmişti, yalnızca hala yorgun görünüyordu. Kenan ona bakarken, kalbine dolan şefkati hissederek sevgiyle gülümsedi. Kardeşini uyandırmak yerine kendi uyanacağı anı beklemeye karar vererek, yüzünü yıkamak için lavaboya ilerledi.

Kaybedilmiş Bir Oyun • VeyKen (Gönül Dağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin