"Sen bunu bana nasıl yaptın?"
Soru, Kenan'ın kulaklarında çınladı. Zorlukla yutkunan adam, Veysel'e uzattı elini. "Abicim tamam, konuşalım ama otur ba-"
Veysel onun elini sertçe, acıtırcasına itti ve abisine bir adım attı.
"Cevap ver." dedi öfkeden titreyen sesiyle. "Cevap ver bana! Nasıl yaptın?"
Kenan başını öne eğdi, dudaklarını birbirine bastırdı. Gözleri dolmuştu şimdiden.
Yok saymaya çalıştığı vicdan azabı kendini tam anlamıyla göstermeye başlamıştı.
Usulca başını kaldırıp Veysel'in gözlerine baktı ve fısıldadı:
"Öğrendin mi?"
Veysel bir adım daha attı abisine. "Neden?" diye sordu öfkeyle. "Gizleyecek miydin yoksa?"
"Hayır ama... Toparlanmanı bekley-"
"Ne toparlanması abi? Ha? NE TOPARLANMASI YA?" diye haykırdı Veysel, delirmek üzereydi. "Ben karımı kaybettim! Ben canımın yarısını kaybettim! Ne toparlanmasından bahsediyon sen Allah aşkına? Ha?"
Hızla nefes alıp veriyor, gözlerindeki yaşlar parıldıyordu. Daha önce hiç bu kadar hayal kırıklığına uğramamıştı Veysel; hiç bu kadar yara almamıştı kalbine.
Karısını kaybetmenin acısının yanında, bu kayba neden olanın da onu ayakta tutmaya çalışan tek kişi olduğunu öğrenmişti.
"Ben sana ne dedim?" dedi yumrukları sıkılırken. "Cemile geldiğinde anlatacağım demedim mi? Çok mu zordu beklemek?" Dudakları titremeye başladığında, acısını öfkeye dönüştürdü ve bağırdı: "Benim ne istediğim hiç mi umurunda değildi lan senin? Ha?"
"Veysel, öyle değil." dedi Kenan çaresizce. "Yemin ederim öyle değil, ben-"
"Babamın yaptığını yaptın." dedi Veysel öfkeyle. "Babam gibi benim ne dediğimi umursamadan sadece kendi kararlarınla hareket ettin! Babam gibi!"
Tükürürcesine konuştuğunda, Kenan yutkunarak başını öne eğdi yeniden. Kendini şu durumda açıklamasının hiçbir faydası yoktu.
Onun utanmış haline bakan Veysel, içindeki acıma ve anlama duygusunun su yüzüne çıkma isteğini fark ederek hızla bastırdı onları. Şu anda abisine acıyamazdı. Şu anda abisini anlayamazdı.
"Ama ne var, biliyor musun?" diye devam etti acımasızca. "O benim çocukluğumu, gençliğimi aldı benden. Ama sen benim canımı aldın abi. Benden Cemile'mi aldın."
Kenan sustu, ağzını bile açmadı. Veysel yumruklarını sıktı öfkeyle.
"Sen asla babam kadar olamazsın demiştim ben." dedi kısık, nefret dolu bir sesle. "Babam kadar kötü olamazsın demiştim..."
Kenan'a son bir adım attı, şimdi aralarında yirmi santim vardı yalnızca. Abisinin öne eğik başına bakan Veysel, sertçe ekledi:
"Vazgeçtim. Sen ondan bile daha kötüymüşsün abi."
Başını kaldırdı Kenan hızla. Kardeşinin gözlerindeki nefreti gördüğü anda titreyen dudaklarını birbirine bastırdı, şu anda bıraksalar hıçkıra hıçkıra ağlardı.
Veysel'in ona böyle bakmaması için her şeyi yapabilirdi Kenan... Ama şimdi, bakması için gereken tek şeyi yapmıştı.
Kardeşinin böyle konuşmasının tek sebebinin içinde boğulduğu o acı olduğunun farkındaydı. Sağlıklı düşünebildiği bir zamanda olsa Veysel belki de suçlamazdı abisini. Ama şu anda sağlıklıyı bırak, Veysel düşünemiyordu bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybedilmiş Bir Oyun • VeyKen (Gönül Dağı)
FanficGenel cerrahi bölümünün hocası Veysel Kaya ve yeni cerrahi bölümü başkanı Kenan Acar... Düşmanlıktan arkadaşlığa; Dostluktan kardeşliğe dönen bir hikaye 💫 Kaportacı Veysel'i Doktor Veysel olarak okumaya hazır mısınız?