Bölüm 3 - Genetik Bir Atar Gider

428 29 54
                                    

Koşa koşa hastaneden içeri giren Veysel, asansörü beklemeye gerek duymadan merdivenlere yöneldi. Bir yandan da bölüm başkanının gelmemiş olması için dua ediyordu. Babasının "geç kalma" azarı sayesinde "geç kalmıştı" gerçi. Ama yeni başkanları bunu ne kadar sallardı, orası tartışılırdı.

Fişek gibi ikinci kata çıkıp cerrahi odasının önüne geldi. Derin derin nefes alıp birkaç saniye soluğunu dizginledi, ardından kapıyı açarak içeri girdi.

"Gençler hocanız gel-"

Daha sormadan, gördüğü manzarayla cevabını almış oldu. Cerrahinin üç asistanıyla bölüm başkanı Kenan Acar, koltuklara oturmuş konuşuyorlardı. Veysel'in sesiyle o tarafa döndü Kenan, ve dudaklarındaki ufak gülümseme yerini sert, ifadesiz bir çizgiye bıraktı. Adamın gözlerindeki o soğuk bakış, Veysel'i bir kez daha ürpertirken belli etmedi genç adam.

"Kusura bakmayın." dedi kontrollü sesiyle. "Şey... Minibüs arıza yaptı da."

Kenan onu baştan aşağı süzdü, ardından başını salladı. "Önemli değil hocam, buyurun oturun."

Adamın kızmaması Veysel'in rahatlamasına sebep oldu ve çantasıyla montunu masaya bırakarak hızla ilerledi. Boş olan koltuğa oturduğu sırada Kenan yeniden konuşmaya başladı:

"Dediğim gibi, arkadaşlar, iş saatlerinde herhangi bir ciddiyetsizlik görmek istemiyorum. Öğle molası size ait, tabii ki istediğiniz gibi geyik yapabilirsiniz, hatta ben de katılırım size ama bunu işinize yansıttığınızı görürsem affetmem. Anlaştık mı?"

Ses tonu gayet sakin olsa da insanı ciddileştirmeye yetiyordu. Bu yüzden asistanların üçü de aynı anda başlarını salladılar.

"Anlaştık hocam."

"Güzel." diye başını sallayan Kenan yavaşça yerinden kalktı, ekip de onu takip etti. "Programınıza baktım, saat 10'da bir karaciğer ameliyatınız var. O zamana kadar acilde durun, 9:30'da hastanın hazırlanıp ameliyathaneye indirilme sürecini takip için odasına çıkın. Saat 10'da aşağıda olacağım, ekipte eksik istemiyorum."

"Tamamdır hocam, merak etmeyin siz." dedi Zehra hemen. Onun inek öğrenci gibi ortaya atlayışına Serdar göz devirirken Ömer bıyık altından gülümsemişti.

Kenan onlara son kez baktıktan sonra Veysel'e döndü. "Sizi de 10 dakika içinde odama bekliyorum hocam." dedi ifadesiz bir sesle. Veysel gözlerini devirmek istese de kendini tutup başını salladı. Kenan'ın arkasını dönüp odadan çıkışını izlerken içindeki sinir yine duvarlarını delmeye başlamıştı.

"Hocam." dedi Ömer, Kenan çıkar çıkmaz. "Nasıl biri? Sevdiniz mi?"

"Bilmem. Siz?" diye geçiştirdi Veysel soruyu. Adama gıcık olmuş olsa da, kendinden üst bir hocayı asistanlarının önünde eleştirmek istemiyordu.

"Ben sevdim." dedi Zehra kayıtsızca. "Net, disiplinli ve tam bir ekip adamı gibi duruyor. Operatör doktor olduğuna göre iyi de bir cerrah demek ki. Bence beraber güzel işler başaracağız."

"Zehraaa. Farkında mısın bilmiyorum ama biz ameliyata gireceğiz hocayla beraber. Olimpiyata katılmıyoruz hani." Zehra, susması için Ömer'e dik dik baktı, Ömer ise çocuksu bir tavırla omuz silkti. Onları yüzünde hafif bir gülümsemeyle dinleyen Veysel, Serdar'a baktı.

"Sen ne diyorsun?"

Serdar'ın ifadesiz yüzünde ufak, küçümseyici bir mimik belirdi ama hızla kayboldu ve başını salladı. "Şimdiden bir şey söylemek çok doğru olmaz hocam." dedi kısık sesle. "Zamanla anlarız nasıl biri olduğunu."

Serdar, Veysel'in her zaman en yakın hissettiği asistanı olmuştu. Her soruya atlayan çalışkan Zehra ve işi gücü goygoy olan Ömer'den ziyade; Serdar'ın sessizliğinin altında çok şey yattığını biliyordu Veysel. Ayrıca birkaç ay içinde uzmanlık sınavına girecek ve geçebilirse eğer onunla birlikte hoca olacaktı. Bu yüzden samimi, küçük bir gülümseme sundu asistanına ve kapıya doğru ilerledi.

Kaybedilmiş Bir Oyun • VeyKen (Gönül Dağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin