Bölüm 39 - Gizlenen Hisler

462 26 149
                                    

Uzun, bol hisli ve sonu heyecanlı biten bir bölümle geldim <3

Bol bol yorum yapınız lütfen, keyifli okumalar 🌸









Akşamın bir vakti, sokak lambasının loş ışığıyla aydınlattığı sokağı izliyordu Veysel dalgın bakışlarla. Bir dirseğini pencere kenarına, yüzünü de eline yaslamıştı; mavi parlak gözlerine yansıyan turuncu ışığın ardında derin bir hüzün vardı.

Yatağın kenarındaki komodinde açık duran radyodan usul usul bir şarkı süzüldü kulağına. Zaten içi yeterince karanlık olan Veysel, şarkının hüzün dolu melodisinin onu daha da derinlere çektiğini hissetti.

'Susarlar sesini boğmak isterler,
Yarımdır kırıktır sırça yüreğin;
Çığlık çığlığa yar geceler,
Kardeşin duymaz, eloğlu duyar...'

Zülfü Livaneli'nin insanın kalbine işleyen sesi odayı doldurduğunda, kalkıp radyoyu kapatmak istedi Veysel. Ama o gücü bile bulamadı kendinde. Olduğu yerde oturmaya devam etti; yorgun bedenine isyan edercesine açık ama kısık duruyordu gözleri.

'Çığlık çığlığa yar geceler,
Kardeşin duymaz, eloğlu duyar...'

Abisini her kafasından çıkarıp atmak istediğinde, bir şarkı sözüyle bile yine onu hatırlayıp durmaktan yorulmuştu artık.

Canı yanıyordu... Bugün duyduklarının her biri yeniden aklına geliyordu, sanki bile bile kalbini kırmaya gelir gibi.

Ve hemen sonrasında, Hakan'la yaptıkları konuşmayı hatırladığında elinde kalan tek şey koca bir saçmalıktı. Çünkü Kenan o kadar saçma davranıyordu ki... Veysel akşamdan beri onu çözmeye çalışıyordu ve artık başı fena halde ağrımaya başlamıştı.

Ne kadar düşünse de, Kenan'ın tek bir gecede değişmesine neden olacak bir şey bulamıyordu. Onun tanıdığı abisi, ne olursa olsun, kardeşiyle böyle konuşmazdı. Kalbini bile isteye kırmaya uğraşmazdı.

Düşüncelerinden delirecek gibi hissetiği anda odanın kapısı yavaşça açıldı ve Cemile içeri girdi. Veysel dalgınlığından sıyrılarak dönüp ona baktı, dudaklarına ufak bir tebessüm yerleşti.

"Cemile'm?"

"Veysel'im." dedi Cemile kısık sesle, sedire doğru yürürken. Eşinin yanına oturdu ve endişe dolu gözlerle inceledi onun yüzünü. "Cankuşum, iyi misin sen?"

Veysel'in gözleri bir kez daha karanlık sokağa bakan pencereye çevrildi. Derin bir iç geçirdi genç adam.

"Beni en iyi tanıyan kişi sensin Cemile'm." dedi usulca. "Sen söyle... İyi miyim?"

Cemile başını iki yana salladı. "Yemekte de bir şey yemedin, kalktın hemen." dedi hüzünle. "Neyin var?"

Veysel yavaşça ona döndü. Bugün Hakan'a anlatırken bile yeterince yorulmuş, canı yanmıştı; şimdi bir kez daha en baştan anlatmanın düşüncesi bile korkutuyordu onu.

"Gülüm... Konuşmasak, olmaz mı?" dedi sessizce. "Çok şey oldu bugün... O kadar halim yok ki."

Cemile anlayışla başını salladı ve elini Veysel'in koluna koydu. "Sen nasıl istersen cankuşum." dedi tebessüm ederek. "Ama... Bir şey sorabilir miyim?" diye ekledi, hafif çekingen bir sesle.

"Sor tabii." dedi Veysel hemen.

"Bu konu... Kenan abiyle mi alakalı?"

Cemile'nin nokta atışı yapmasıyla Veysel yutkundu. Gözlerini eşinin gözlerine çevirip hafifçe kaşlarını çattı. "Sen nereden biliyon?"

Kaybedilmiş Bir Oyun • VeyKen (Gönül Dağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin