Bölüm 32 - Son Adım

460 30 92
                                    

Kenan, peşindeki Kerem'le beraber ameliyathane katına indiğinde; girişte bekleyenleri görerek duraksadı. Tedirgin bakışları Kerem'e döndü.

"Seni tanıyorlar mı?" diye sordu kısık sesle.

Kerem denen genç başını iki yana salladı.

"Ben yeniyim daha, Başaran ailesi beni tanımıyor. Vuranın ben olduğumu da görmediler... Bir sıkıntı çıkmaz, merak etme."

Diğerlerine göre daha insancıl birine benziyordu Kerem. Her şeye rağmen Kenan içten içe onun bu pis bataklıktan kurtulmasını dileyerek ameliyathaneye yöneldi. Onu fark eden Başaran soyadlı adamlar anında ayağa kalkmıştı.

"Neredesin sen doktor!" dedi bir tanesi öfkeyle. "Kaç dakika oldu!"

Kenan'ın şu an son istediği şey onlarla uğraşmaktı, bu yüzden cevap vermeden ilerleyecekti ki adamlardan biri önüne geçerek yakasını tuttu.

"Bana bak," dedi tehlikeli bir sesle. "Eğer kardeşim senin yüzünden ölürse hesabını verirsin, anlıyor musun?"

İçinde bulunduğu durum öyle fenaydı ki, acı acı gülümsedi Kenan. Şimdi tam anlamıyla iki ucu b*klu bir değnekteydi.

Hasta yaşarsa, Veysel ölecekti. Hasta ölürse de Kenan...

Ve Kenan'ın seçme gibi bir lüksü yoktu.

"İzin verirseniz." dedi sakince, yakasını tutan adama bakarak.

Korkusunu öyle profesyonel gizliyordu ki, adam Kenan'ın gerçekten korkmadığını zannederek birkaç saniye daha ters ters baktıktan sonra geri çekildi.

"Görüşeceğiz seninle." dedi gözlerini kısarak.

Kenan cevap vermedi ve Kerem'le beraber ilerledi. Kartını okutup iki yana açılan kapıdan içeri girdi ve kapı kapandıktan sonra derin bir nefes verdi.

"Siz hepiniz böyle misiniz?" diye mırıldandı, önlüğünü çıkarıp musluğa yönelirken. Kerem de aynısını yaparken kaşlarını çattı.

"O ne demek?"

"Hep mi ölümle tehdit edersiniz insanları?" dedi Kenan, Kerem'e bir bakış atarak. "Sinek öldürmek kadar kolay mı geliyor size masum insanların canını almak?"

Kerem ellerini yıkarken omuz silkti. "O da bizim işin raconu işte." dedi sakince.

Kenan iç geçirerek önüne döndü. Mantıklı bir cevap alamayacağını zaten biliyordu. Ameliyata odaklanmak için düşünceleri kafasından uzaklaştırmaya çalıştı. Daha önce bu kadar dağınık bir kafayla ameliyata girdiği olmamıştı.

Hemşireler ikisini de giydirdi, ancak Kerem'in telefonu eline aldığını gören Kenan kaşlarını çattı. "Onunla mı gireceksin?"

"Telefonu mu diyor?" Hoparlörden Aras'ın sesi duyulduğunda, Kenan oflayarak telefona yöneldi.

"Sterilizasyonu bozar." dedi kesin bir sesle. "Telefonu içeri alamayız."

"Beni ilgilendirmez doktor. Bak, kardeşin burada. Namlunun ucunda. Eğer ona zarar gelsin istemiyorsan o telefonu da alacaksın içeri. Hem zaten ölmeyecek mi adam? Yemişim sterilizasyonunu."

Mantıken, haklıydı. Kenan pes ederek başını salladı, ardından kısık sesle konuştu: "Veysel'e bir şey yaparsanız-"

"Yapmayacağız, rahat ol sen. Hadi girin içeri."

Kerem başıyla ameliyathanenin iç kapısını işaret etti. Kenan mecbur olduğunun bilinciyle yutkundu ve elleri havada, önden ilerleyerek otomatik kapıdan içeri girdi.

Kaybedilmiş Bir Oyun • VeyKen (Gönül Dağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin