Çuk tatlış bir bölüm<3
Beklentinizi karşılamazsa da özür dilerim :') Ama bence çok şeker yani.
Keyifli okumalar 🦋
Sırtını duvara yaslayıp dizlerini kendine çekmiş, kollarını da dizlerinin üstüne koymuş olan Veysel, başını öne eğip gözlerini kapattı. Dakikalardır derin derin nefes alan adamın öfkesi kısmen geçmişti. İçinde bir yerlerde hala kaynayan duygular olsa da bunlar törpülemeyi, yok saymayı öğrendiği seviyedeydi. Bu yüzden de sakin sayılırdı aslında.
Gözlerini yavaşça açıp etrafına baktı. Burası eski cerrahi odasıydı. Üst kattaki oda tadilatla daha iyi bir hale getirildiğinde oraya taşınmışlardı. Ama Veysel için bu odanın ayrı bir önemi vardı. Hakan hocasıyla kurduğu bağın kalbi burasıydı çünkü.
Onun sıkıntı dolu özel hayatını öğrenen Hakan, bir gün yine hasta yakınına öfkelenen asistanını alıp bu odaya getirmişti - kimsenin kullanmadığı, köşesinde birkaç sandalye ve eskimiş tıp dergilerinden başka bir şey olmayan bu boş odaya. 'Kendini her kötü hissettiğinde, öfkene yenilmek yerine buraya gel. Sakinleştir kendini. Sen çok güçlüsün, Veysel. O duyguların dışa vurumunu kontrol etmeyi öğrenebilecek kadar güçlüsün. Hem ben de yanında olurum, beraber atlatırız. Olmaz mı?' demişti.
Böylece Veysel, o günden itibaren her öfkesine yenilmek üzere olduğunda soluğu burada almıştı. Bugüne kadar da Hakan hocadan başkasını sokmamıştı buraya. Tesadüfen gelen herkesi (Ömer ve Zehra da dahil olmak üzere) terslemiş, Serdar onu arayıp burada bulduğunda ise biraz daha sakin bir ses tonuyla onu yalnız bırakmasını rica etmişti. Çünkü bu oda yalnızca Hakan hocasıyla onun anılarına aitti. Hakan'ın yerine kimseyi koymadığı sürece de başkası buraya girmeyecekti.
Kapı çalındığında, düşüncelerinden sıyrılarak o tarafa döndü. Kapının açılıp içeri Kenan'ın girdiğini görünce ise çatık kaşları hafifçe gevşedi. Elinde bir ilkyardım kiti olan Kenan, Veysel'i gördüğünde rahat bir nefes aldı.
"Nihayet." dedi içeri girip kapıyı kapatırken. "Seni arıyordum gittiğinden beri."
Onun yanına gelişini izleyen Veysel yutkundu. Mahremiyetini biri ihlal etmişti, normalde şu saniyelerde Kenan'ı sert bir dille uyarması ve çıkmasını söylemesi gerekiyordu, herkese yaptığı gibi. Ancak bir şey demek için ağzını açtığında, kelimeler diline gelmedi. Hiçbir şey söyleyemeden, tepki veremeden olduğu yerde kaldı ve Kenan yanına çökerken ses bile çıkaramadı.
Nerede o sınırları aşıldığında karşısında başhekim bile olsa tanımayan Veysel Kaya? Nereye kayboldu, gören var mı?
"Elini ne hale getirmişsin..." diye mırıldandı Kenan, ilkyardım kitini açarken. "Hayır tekme falan atsaydın bari. Direkt daldın adama yumruğunla."
Hocasının kızmak yerine elini incittiği için söylenmesi Veysel'in şokuna şok katarken, elindeki ufak sızlamayı fark etti genç adam. Öfkesi yüzünden fiziksel acısını geri plana atmıştı, bu yüzden hisleri yeni yeni ortaya çıkıyordu.
"Hadi uzat elini." Kenan'ın cümlesiyle Veysel daldığı yerden çıktı ve birkaç saniye, yanında oturmuş olan adamın mavi gözlerine baktı.
'Neden hala burada? Ve ben neden hala ona gitmesini söyleyemiyorum?'
"E hadi." diye tekrarladı Kenan, onun düşüncelerinden habersiz. Veysel yutkundu ve kısmen gönülsüz bir şekilde yaralı olan sağ elini hocasına uzattı. Kenan sol eliyle nazikçe onun bileğini alttan kavradı ve sağ eliyle pamuğa sürdüğü batikonu Veysel'in ufak yaralarına değdirdi. Keskin sızlamayla Veysel dişlerinin arasından bir nefes aldı hızla. 'Acıdı lan!'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybedilmiş Bir Oyun • VeyKen (Gönül Dağı)
FanfictionGenel cerrahi bölümünün hocası Veysel Kaya ve yeni cerrahi bölümü başkanı Kenan Acar... Düşmanlıktan arkadaşlığa; Dostluktan kardeşliğe dönen bir hikaye 💫 Kaportacı Veysel'i Doktor Veysel olarak okumaya hazır mısınız?