GEÇMİŞ

30.7K 686 35
                                    

-3 yıl önce-

Alya, ablasının öldüğünü öğrendiğinde tepki veremedi. Şoka girmişti. İnanamıyordu olanlara. Sanki kulakları duyduklarını beyine iletmiş ama beyni cümleleri anlamamak için direniyormuş gibiydi. Ablasının onu bıraktığını kabul etmeyip şaka yaptıklarını düşünmüştü. Beyni durmuştu sanki. Hissetmiyor, duymuyor, görmüyor, konuşamıyordu.

Çünkü o Mira'ydı.

Alya'nın canından çok sevdiği ablası erkek arkadaşı yüzünden mi intihar etmişti? 'Hadi canım, saçmalık.' Diye düşündü içinden. Düz bir çizgi halinde olan dudakları şaka yaptıkları düşüncesiyle önce yukarı doğru kıvrılmıştı. Az sonra çığlıklar yükselecek dudaklarından şimdi kahkahalar firar ediyordu. Ailesinin gülmediğini, aksine odanın köşesinde sessizce tepkilerini izliyor olduklarını görünce şaka olmadığını anlamıştı. Gülümsemesi yüzünde solmuş, etrafındaki herşeyi yıkıp dökmeye başlamıştı. Eline ne geçerse fırlatıyor, canının yanmasını umursamıyordu. Fırlatacak birşey kalmayınca yere çökmüş bacaklarını kendine çekmiş, çenesini dizlerine dayamış ve ellerini de bacaklarına bağlamış hıçkırarak ağlıyordu. Şimdi ablasının gelip 'ne ağlıyorsun be sümüklü' demesini istiyordu.

Ağlaması dindiğinde sanki az önce bunları o yapmamış gibi şaşkınlıkla etrafı izliyordu. Bıraktığı enkaza baktı ilk önce. Yerde üç parçaya ayrılmış telefonu, çizim kağıtları, masasındaki biblolar, çerçeveler, kalemler... Savaş alanına dönmüştü odası. Darmadağın. Aynı Alya'nın kalbi gibi. Odasının köşesinde ağlayarak kızının yaptıkları izleyen annesi ve babasını da fark etmişti. Bir eksik vardı. Çağan? Erkek kardeşi neredeydi? O daha 12
yaşındaydı. Kim bilir neler hissediyordu. Belki de ona söylememişlerdir diyerek kendini avutmaya çalıştı Alya. Ama buna ne kendisi inanıyordu ne de bir başkası...

Olanlar hala şaka gibi geliyordu Alya'ya. Şimdi ablasının Çağan ile birlikte kapıdan içeri girip 'şaka!' diye bağırmasını istiyordu. Ya da ablasının tabutunun başında 'intihar etmek günahtır kalk yerine yat.' demek ve ablasının uyanmasını istiyordu. Ama herşey ne yazık ki istediğimiz gibi olmuyordu.

Başındaki yükü anladığında bütün mahalleyi inletecek kadar yüksek, güçlü bir çığlık kopmuştu dudaklarından. Ardından sadece kendinin duyabileceği kadar sessizce fısıldamıştı. "Neden?"

Alya o hafta içinden geldiği gibi davranmış ve gözünde yaş kalmayacak kadar çok ağlamıştı.
O günün sonunda kendine büyük bir söz verdi 'ne olursa olsun, ne yaşarsam yaşayayım asla ağlamayacak ve ablamın bıraktığı enkazı toparlayacağım. Eğer ki ağlarsam...uğruna ağladığım kişi ablamın acısını bana unutturacak kadar güçlü sevsin beni..."

HER ENKAZ TOPARLANIR MIYDI?
HER SÖZ TUTULUR MUYDU?
HER ACI UNUTULUR MUYDU?

POYRAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin