POYRAZ-1

20.4K 578 32
                                    

Sabah Çağan öküzünün ayağımı ısırarak uyandırması ve Beste'nin fal bakma merasimi haricinde gayet iyi gidiyordu gün. Ölmemiştim, nefes alıyordum. Son kez kendime boy aynasından bakıp aşağı indim. Anneme her ne kadar yemeği orada yiyebileceğimizi söylesek de bizi dinlememiş, yemek hazırlamıştı. Beste ve ben de mecbur masaya oturmuştuk. Haftada bir defa evde olunca kendi yaptığı her yemeği yediriyor mübarek! Deney faresiyiz sanki. Bir de nasıl diye soruyor.
Sanırım kızartma yapmıştı ya da bir şey yanmıştı ki yanma olasılığı daha yüksekti çünkü kapıda iki saat karşı komşumuz Selda Teyze ile konuşmuştu. Evin ısısı konveksiyon yoluyla soğumuş, ama annemler bir türlü konuşmayı bırakmamışlardı. Hayır yani her kadın evlenince böyle dırdırcı oluyorsa hiç evlenmem daha iyi. Ayrıca evlilik düşüncelerini beynimin en ücra köşelerine yolluyorum, çünkü çok gencim 17 yaşındaki bir kızdan zaten anca bu beklenirdi. Ben botlarımı giyerken Beste Hanım hala siyah boyunluğu mu taksam yoksa lacivert boyunluğu mu taksam derdinde. Bu problemi siyah boyunluğu takıp evden çıkarak çözüyorum ve durağa doğru yol almaya başlıyorum. Nefes nefese Beste de bana yetişince ekip tamamlanıyor. Durakta beklerken ağaç olduk yemin ediyorum, hayır yani tek bir tanesi bile mi boş gelmez? Yarım saat kadar bekleyince Beste ''Sanırım taksiye binicez.'' dedi. Ona katılıyordum eğer donmak istemiyorsak. Telefon kaplığının altında duran yeni fırınlanmış paracıklarımızı feda edicektik. Beste'ye ''Fikri veren parayı öder'' diyerek durağın oraya doğru çekiştirmeye başladım.
Beste durağın oraya gelene kadar tek kelime ağzını açmadı, ki bu hiç hayra alamet değildi. Çünkü ben Beste'yi ömrüm boyunca eğer küs değilse ve inada binmemişse 2 dakikadan fazla sustuğunu görmemiştim. Ne yapmam gerektiğini anlamadıysam da bozuntuya vermedim ve ilk gelen taksiye bindik. Gideceğimiz yerin adresini Beste verince kulaklıklarımı çıkarıp müzik dinlemeye başladım.
Bir süre sonrada uyuyakalmışım....

****

İneceğimiz yere geldiğimizde, Beste kolumdan dürtükleyerek beni uyandırdı. Neydi benim günahım ALLAH'ım. Biri ayağımı ısırır diğeri dürtükler.

Sabır Yarabbim Sabır!

Sert bir şekilde Beste'ye baktım. "Beste. Kolumu siktin. Saol" dediğimde kolumu bırakıp ''Geldik uykucu şirin, uyan.'' dedi.

''O kadarını bizde anladık Beste. İlla dürtüklemen mi gerek?''

''Prensip meselesi Bebeğim.'' diyen Beste'ye hışımla baktım, tam ağzımı açmışken, şöför bey Amca ''Yavrum parayı versenizde bende yoluma baksam ha.'' dedi. Ha'ymış ne yani azcık beklediyse...

Taksiciye parasını uzatıp, arabadan indim. Meydanda yürürken Beste kolumdan çekip bi sokağa girince ben ona patladım ''Beste yeter bu kaçıncı bugün? Emir kulun muyum senin ben?'' diye çıkıştım. Ama hak etmişti öküz gibi bi oraya bi buraya çekip duruyor. Biliyor da hayvan yaptırım sevmediğimi, inadına yapıyor. Şimdi de susuyor işte, sussun da motoru soğusun az, Beste'ye bile fazla bir günlük bu kadar ağzının laf yapması.

Sokağın sonlarına doğru küçük ama sevimli bir yere geldik. Siyah ve grinin eşsiz uyumu arasına katılmış beyazlar göz alıcı duruyordu. Kapıdan içeri girince, soğuktan uyuşmuş olan burnum 'Oh be' çekmeye başladı. Boyunluğumu çıkarıp çantama attıktan sonra ''Kimse Yok mu?'' diye seslendim. Sonra içeriden uzun boylu -kaslı- yakışıklı bir çocuk çıktı. Kullanabileceği en ukala ses tonu ile ''Kimse olmasaydı dükkan açık olmazdı dimi Güzelim?'' dedi. Ukala ne olucak Ego yığını. Bazen bunlar yemek yerine ego mu yiyor diye düşünüyorum, sonrada saçmaladığımı fark edip susuyorum. -Saç malanmaz taranır Gerizekalı- diyen iç sesimede koca bir nah çektikten sonra lafa başladım. "Biz dövme yaptırıcaz, onun için....'' dememe kalmadan ''Dövmeciye kahve içmek için gelinir sanmıştım ben.'' Dedi ve alayla sırıttı. En sevdiğim bakışlardan olan "alın bunu burdan" bakışımı atıp sakin kalacağıma söz verdim. Biri şu çocuğa gülmeyi yasaklamalı, yada ben kalpten gidicem. Oda gibi ama kapısı olmayan bir yere girdi. Bende oraya gitmemiz gerektiğini düşünüp Beste'nin koluna girip o tarafa doğru yöneldim. İçeride bir sedye vardı, duvarda da çeşitli matkapa benzer ucunda iğne olan aletler.

DÖVME YAPTIRMAK İÇİN GELMİŞTİM, KENDİMİ DEŞTİRMEYE DEĞİL!

''Cin görmüş gibi bakma. Sizi deşmeyeceğim.''

Bu çocuk aklımımı okuyor?

"Hayır gerizekalı sen sesli düşünüyosun." diyen ve yine benim yanımda olmayan iç sesime aldırış etmeden, dediğinin gerçekliğini tespit etmek amaçlı.

''Sen benim aklımımı okuyorsun? Ve sen Beste ruhsuz musun kızım? İki saattir gömüldün telefona.''

''Hayır Bayan çok bilmiş aklını okumuyorum sen sesli düşünüyosun.'' dedi ve bana sedyeye oturmamı gösteren bir işaret yaptı.

''Önce Beste yaptıracak. Dimi Beste?''

''Yok ben yaptırmıycam, sen yaptırıcan. Ama görücem ben seni yaşlanınca yanakların sarkıcak gözlerinin altı mosmor olucak, ayakların nasır tutucak. O zaman ben pürüzsüz cildim ile sana güleceğim sadece.''

''Beste bir daha sen uzun süre konuşmamazlık yapma.'' dedim şaşkın ve inanamaz bi şekilde.

''Niye Lan sesim çok mu güzel? Özlüyor musun sesimi? Ay kesin özlüyorsun, yiyeceğim Tontonum benim.''

''Hayır ne seni nede o götüne taşınmış ses tellerinden çıkan sesini özlüyorum, sadece tek nefeste ne kadar çok konuştuğunu fark etmen için demiştim. Ayrıca bir daha tontonum dersen münasip bir yerine yersin yumruğu.'' Biz Beste ile atışmamıza devam edicekken dövmeci çocuk
''İzninizle işimi yapabilir miyim? Yirmi yıllık evli çift bile sizden daha az didişir.'' Cevap vermeyip gösterdiği sedyeye doğru uzandım. Odadaki raflardan bir tane dosya çıkartıp önüme attı. ÖKÜZ!

''Hangisi, seç bana söyle.'' dedi ve elindeki aletlerle ilgilenmeye başladı. Bana verdiği dosyayı ona geri uzattığımda bana anlamamış gözlerle baktığı için kendimi açıklama yapmak zorunda hissettim ve çantamdan çıkardığım kağıdı da ona doğru uzattarak "kendi çizdiğim figürü yapabilir misin?" Dedim

Arkama yaslandıktan bir süre sonra elinde o aletlerden biriyle yanıma yaklaştı. Kendi taburesini çekip oturdu bende saçımı topladım ve beklemeye başladım. Tam başlayacakken Beste ''Duur şimdi canı yanar onun kıyamam ben.'' diyip küçük bir bebekmişçesine bana bakmaya başladı. Ona birşey olmayacağını dövme yapılana kadar dışarıda beklemesi gerektiğini söyleyip, onu dışarı yolladım. Yarım saat sonra kuş tüyünü bitirdi çocuk. Dışarı çıktığımda Beste üzerime atlayıp

''Çok merak ettim. Canını yaktı mı bu beygir?'' diye saçma sorularına başladı. Ben cevap veremeden Dövmeci Çocuk cevap vermişti.

''Sanki kızla içeride seviştik, altı üstü dövme yaptım.'' Dedi ve sessizce güldü. Aslında bi bakıma haklıydı. Ama sevişti demesine de gerek yoktu. Normal bi zamanda olsak ona çıkışırdım ama dönemimdeydim ve karnım ağrımaya başlamıştı, acilen eve gitmem gerekti. Zaten önümüzdeki bir hafta boyunca iki kez randevu var, dövme üstüne yeniden çizicekmiş sonra silicekmiş felan filan işte. Dövme için gerekliymiş. Çocuğun parasını vererek dükkandan çıktık. Eve doğru yol aldık...

****

Sevgili okurlar;

Çok klasik ve neredeyse her hikayede görülen bir yazı ama biz yazmazsak olmaz.

Çok ciddili oldu değil mi? Herneyse bu bizim ilk hikayemiz. Bu yüzden gerek yazımda gerek anlatımda olursa şimdiden özür dileriz. Hatamızı gördüğünüzde uyarın lütfen. Tabiiki bölümleri komtrol ettikten sonra paylaşıyoruz ama gözümüzden kaçıyor bazen.

Ayrıca bölümleri beğenirseniz vote vermeyi veya yorum atmayı eksik etmeyin. Onları bizden esirgemeyin.

Görkem & Pınar

POYRAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin