Sabah koltukta yattığımız için bize küfürler savurarak kalktım. Hangi akıllı hiç pozisyon değiştirmeden tüm gece bir koltukta uyur. Bildiğim tüm küfürleri savurarak mutfağa geçtim. Saçmalamayın tabikide sadece kendime sandviç hazırlıyorum. Yaşasın kötülük. Çok bencilim aferin bana. O koca ve birazda sexy olan kıçlarını kaldırıp kendilerine sandiviç yapsınlar. Ne yani? Beni sürekli omzuna atıp taşıdığı için Uraz'ın popişini sürekli gördüm ve bakma fırsatım da oldu.
Dolaptan küçük kutudaki kayısılı meyve suyunuda alıp masaya oturdum. Alışverişe çıktığımızda Kutay'a aldırttırtmıştım. Böyle kutudan pipetle içmek çok eğlenceliydi. Bugün kitapçıya gidip kendime yeni bir kaç kitap alabilir, oradan Starbucks'a geçip bir kahve ile kendimi ödüllendirip son durak olarak Beste'lere gidebilirdim. Bu fikir kulağıma hoş gelmişti. Uzun zamandır kitap okumuyordum ve kitaplığımdakileri okumuştum. İbnelik yapmayı erteleyip sessizce yukarı çıktım ve siyah şortumla enine beyaz siyah çizgileri olan kısa kollu yarım tişörtümü alıp banyoya girdim. Banyodaki tarakla saçımı tarayıp at kuyruğu yaptım. Dişlerimi fırçaladım ve dudağıma böğürtlenli parlatıcımı sürüp banyodan çıktım. Bir kağıt alıp yazmaya başladım.
"Öküzcükler size tabikide ibnelik olsun diye sandiviç bile hazırlamadan evden çıkıyorum. -kötü kadın gülüşü-"
Gülümseyip yazdığım notu buzdolabına magnet ile asıp siyah postacı çantamı alıp evden çıktım. Buradan bir minibüse binip gidebilirdim aslında ama yürüsemde beş dakikaydı. Beş dakikalık yol için bir lira veremem tamam mı? Fakirliğin gözü kör olsun diyerek kulaklıklarımı kulağıma taktım ve yürümeye başladım. Benim tüm müzik listemdeki şarkılar bittiği halde gelmediğimizi görünce bir şeylerin ters gittiği kafama dank etti. Ben kendi evimde beş dakikada yürüyerek gidiyordum ama bu Kutay'ın eviydi.
Lanet olsun, ben o kadar yolu yürümüş müydüm? Yıllık spor yapmışım beğ. Alnımda biriken terleri elimin tersiyle silip bir taksi çevirdim ve kitapçının adresini verdim. Yaklaşık yarım saat sonra araba durduğunda taksimetreye gözlerimi çevirdim. Çöşş 34.58 mi?"Abicim altı üstü kitapçıya geldik, kazakistana değil."
"Taksimetre hesaplıyo yavrum ben değil."
"Lan o kadar yolu yürürüm daha iyi."
"Bende sana yürüyüm mü yavrum."
"Yavrunada sanada..."
Hınçla taksiden inip ön cama yaklaştım ve adama el hareketi çekip kitapçıya yöneldim. Kitapçının biraz gerisinde indiğim için kitapçıya kadar hızlı adımlarla yürüdüm. Aslında parayı verirdim ama sapıklık yaptığı için nah alır o parayı. Hak etmedi ki zaten!
Kitapçının içine girince içime dolan huzur ile gülümsedim. Burayı özlemiştim. Rafların arasını dolaşmaya başladım. Çeşit çeşit roman. Milyonlarca hayali insan ve binlerce hayal, umut kırıntısı. Yazarlar bazen özendiği hayatı, bazen hayal kırıklıklarını bazen ise içlerinde kalmış son umut damlalarını döküyorlardı kağıda. Farklı yazarları okumayı severdim. Farklı bakış açıları, farklı yaşam tarzları hoşuma giderdi. Ne tür bir kitap alıcağımı düşünürken benim yaşlarımda bir kız yanıma yaklaştı.
"Ne tür arıyorsun?"
"Aslında bende bilmiyorum, önerebilceğin bir şey varmı."
"Uzun Yolculuk yada Sınırsız'ı okumalısın."
"Teşekkür ederim o kitaplar ne tarafta?"
"Gel benimle, ha bu arada ben Evrim"
"Alya."
Olduğumuz kattan üst kata çıktık. Rafların arasında gezinirken Evrim bir yerde durdu ve konuşmaya başladı. Raftan iki kitap çıkarıp bana uzattı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
POYRAZ
ChickLit*Küfür İçerir* Uyuz Kahraman ve Yaramaz Bücür'ün hikayesi... Birbirlerine bağlanan ama kabul etmeyen iki aşık... "Ona aşık mıydım? Hayır! Ama...Çok yakışıklı bee, ayrıca zengin. Ay ne güzel zengin kocam olucak sanırım. Yine saçmaladım bundan koca fa...