POYRAZ-3

13.3K 436 34
                                    


Nereye gittiğimizi bilmiyordum, tek bildiğim sırtım en son yumuşak bir zemine değmişti...

*****

Sabah uyandığımda başım çatlıyordu. Yatakta doğrulup etrafıma baktım.
Kendimi filmlerdeki Otel odalarından birinde kalıyor gibi hissetmiştim. Çünkü oda büyük ve otelleri aratmayacak kadar donanımlıydı.

Yataktan ayaklarımı sarkıtıp bir kaç dakika boyunca yerle bakıştım eğer biraz daha bakışsaydık yer tarafından evlenme teklifi almayı bekleyecektim. Dünü hatırlamaya çalıştım, mezarlık ziyaretinden sonra her zamanki gibi Bar'a uğramıştım ama gerisi yoktu sanki ondan sonrası hiç yaşanmamıştı. Ama buraya nasıl gelmiştim? Kimin evindeydim ya da Neredeydim? Aklımı kurcalayan ve öğrenmem gereken cevapsız sorular vardı.

Yavaşça odada göz gezdirirken yanımda boylu boyunca uyuyan "Supermodel" le karşılaştım. Biz birlikte uyumuştuk yani eğer ikimizde aynı yatakta uyandıysak, bu birlikte uyuduğumuz anlamına gelirdi. İçimi bir güven kapladı, çünkü Dedektif Gedgit(gecıt) yine bir gizemi daha çözmüştü. Bu saçmalığa bir son verip ayağa kalktım masada duran telefonumu elime alıp açmaya çalıştım. Şarjının bittiği aklıma gelince elinden çikolatası alınmış çocuk gibi üzüntüyle telefonu masaya geri bıraktım. Etrafa x ışınlarımı gönderip telefon aramaya başladım.

"Supermodel"in yattığı taraftaki komidinin üstünde duran telefonu görünce sevinçle ellerimi birbirine vurdum, hızlı ama sessiz adımlarla telefonun aldım ve açtım. Kilit yoktu, bu işime gelmişti. Seri bir şekilde ezbere Beste'nin numarasını çevirdim. Tam arayacakken arkadan büyükçe bir el elimden telefonu alıp "Özel eşyalarımın karıştırılmasını sevmem bücür"dedi.

"Ben senin telefonu karıştırmıyorum Aptal." dedim ama o benim dediğimi umursamayarak "Her neyse Bücür dolaptan üzerine uygun bir şeyler giy ve aşağı in." Dediği gibi çıktı ve ardından kapıyı kapattı. Dolaba yönelmeden önce etrafımı incelemeye başladım. Yatak başlığından tut perdesine kadar herşey neredeyse siyahtı. Fransız penceresi ve muazzam don manzarası gayet komikti. Yani benim böylesine güzel bir odam olsun ama manzarası ne? Yan komşunun donları.

Ben düşüncelerimle mutlu mesut duruken gelen ses ile irkildim. "Ne zaman gelmeyi planlıyorsun acaba!" Dediğinde hemen dolaba doğru gidip kapaklarını açtım. Gördüğüm şey beni hiç de şaşırtmamıştı. Çocuğun kıyafetleri bile siyah. Yani arada bir iki tane farklı renk kıyafeti vardı ama onlar da koyu renkti. Ne güzel ya renkliler-beyazlar ve koyu renkliler olarak makineyi taksit taksit çalıştırmıyor. Bunları düşünürken dolaptan rastgele bir tişört alıp giyinmiştim. Hemen saçlarımı topladım ve sonuçta evde kim var diyerek altıma birşey giyme vereği duymadan kapıyı açıp salona indim. Zaten tişört dizimin bir karış üstünde bitiryordu. Tamam evde tanımadığım bir adam var ama bir erkeğin tişörtlerini giyip evde dolaşmak çok hoşuma gidiyor. Bazen Çağan evde yokken tişörtlerini çalıyorum.

Merdivenlerin sonuna geldiğimde uyuzun -süpermodelin- bana arkası dönüktü ve koltukta Kutay ile dövmeci ç- Doruk oturuyordu. Adını dün söylemişti şimdi hatırladım.

Geldiğimde onlar bana baktığında uyuz da arkasını dönüp beni gördü ve bir hamlede yanıma gelip beni omzuna attığı gibi yukarı çıkmaya başladı. Daha ne olduğunu anlamazken Kutay ve Doruk'a baktım ikisi de kıs kıs gülüyordu. "Lan! İndir beni! Pis sapık! Irz düşmanı!" Derken yumruklarımı sırtına geçiriyordum.

Hayır yani bunda bu kadar gülünecek ne vardı. Şuan normal bir insan bu "uyuz" un yaptığını sorgular, bana yardım eder. Bunlar ise götlerini yaymış oturuyorlar. Uraz merdivenleri hızlıca çıkıp kendi odası sandığım odaya girerek. Üzerime yürümeye başladı, aynı zamandada kükrüyordu. "Aşağıda benden başka iki erkek var ve sen daha götünü kapatmayan bir kumaş parçasıyla aşağı iniyorsun."

"Bana Bağırma!" diye çıkıştım. Buna hakkı yoktu, dediği şeyler mantıklı olabilirdi hatta dediklerinde haklı da olabilirdi ama bana bağırmaya hakkı yoktu. Daha dün gece nasıl tanıştığımızı bile hatırlamadığım bu adamın bana karşı hiç bir hükümü yoktu. Üzerime doğru gelip beni duvarla arasına aldı. Yavaşça boynumdan kulağıma doğru çıkıp sıcak nefesi tenime çarparken "Sakın bir daha sınırlarımı zorlama Bücür, ve ayrıca da..." diyip dolapın kapağını açtı. İçinden küçük bana göre bi eşofman çıkarttı. "O tişörtün altına bunu giyipte gel." dedi dişlerinin arasından.

Hızla eşofmanı giydim ve ultra bir hız kullanıp o daha merdivenleri bitirmeden ona yetiştim Super Sonic miyim neyim? Bu saçmalıktan uzaklaşıp. "Niye beni gece buraya getirdin? Orada bırakmak yerine? Ve ayrıca adın ne? Ha birde, emir verilmesinden hoşlanmam" diye birkaç soru sordum cevaplamasını umuyordum. Eh tabii gönderme yapmayı da unutmadım. Ayıpsınız. Eğer kendini wattpad karakterindeki Kötü Çocuk olarak görmüyorsa cevaplardı. Ama eğer kendisini bir "Ediz Çağıran" olarak görüyorsa o zaman hiç şansım yoktu. Ayrıca kimse bir "Ediz Çağıran" edemezdi. Bir kere onun yeşil gözleri yoktu ve de katil değildi yani sanırım. O delip geçen bakışların bir katile ait olmamasını umuyordum. Kendi bilinç altımda yoğunlaşırken Uyuz beklenmiyecek bir şekilde sorduklarımı cevapladı.

" Adım Uraz. Uraz Çağlar. Doruk ve Kutay kardeşim gibidir onlarla tanıştığına göre diğer bizle yatmak için ağzının suyunu akıtan Sürtüklerden değilsin demektir." dedi. Aslında mantıklıydı dediği çünkü Doruk'un dükkan kapısının üstünde Sürtükler Giremez! yazıyordu. Uraz'da Dorukta hatta Kutayda ultra yakışıklı olmalarına rağmen Beste ve biz işimizi çaktırmadan hallederdik. Onları kessekte ruhlari duymazlardı. Soruma cevap vermesinden cesaret alıp bir soru daha yönelttim "Bu sarayyavrusu senin evin mi ve tek mi yaşıyorsun?"
Alayla gülüp "Bu sarayyavrusu benim ve Dorukla yaşıyoruz." dedi sonrada devam etti "Ama Doruk benim kardeşim gibidir. Arkadaşlığımız çocukluğa hatta bebekliğe kadar iner." dedi.

Aralarındaki bağ oldukça güçlü görünüyordu. Bizde Beste ile öyleydik Çağan yada şuan hayatta olmasada bir zamanlar kahkaha attığımız Mira benim için ne ise Beste de öyleydi. Mira aklıma gelince gözüm daldı ve istemeden duraksadım. Bir Piç kurusu yüzünden yanımda olmaması canımı yakıyordu. Benim durduğumu anlayan Uraz'da durup bana baktı ve "Noldu?" diye sordu. "Boşver" diyip onu geçiştirdim. "Eee Kutay size ne zaman katıldı?" diyip konuyu başka bir yöne çekmeye çalıştım. Bu sırada merdivenin ortasında durmuştuk. Uraz  "Daha sonra hesabını vereceksin. Ve ayrıca bugünlük bu kadar soru yeter." dedi ve işaret parmağını sus dermişçesine dudaklarımın üzerine bastırdı. Birkaç saniye sonra elin geri çekti ve yürümeye devam etti. Bende onun arkasından gidiyordum, salondan içeri girip Doruk ve Kutay'ın oturduğu L Koltuğa gidip bende yayıldım..

****
Pınar&Görkem

POYRAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin