POYRAZ-35

3.5K 178 5
                                    

Herkes Güldeste teyzenin başına toplanmışken kafasını kaldırıp gözleri dolu dolu koridorun başında dikilen beni ilk gören Doruk olmuştu. Hızla yanıma geldiğinde kekeleyerek de olsa konuşabilmiştim. "O...ö-öldü mü?"

Kollarını etrafıma doladı ve güçlü çıkarmaya çalıştığı sesiyle konuştu. "Şşt. Abicim böyle konuşma ama."

'Abicim' demesiyle yüzümde buruk bir gülümseme oluştu. Her zaman annemden abi isteyip durmuştum. Nerden bilebilirdim ki 19 yıl sonra bulacağımı? Öz olmasada...iyidi be bu. Yani seni koruyup kollayacak olan bir abinin olduğunu bilmek iyi hissettiriyordu.

"D-Doruk." Diye titreyen sesimle ona baktığımda derin bir nefes aldı. "Hayır."

"Neden ü-üzgünsün peki?" Diye burnumu çekerek sorduğumda kafasını eğip bana baktı.

"Sen ne çok soru soruyorsun böyle. Beste iyi işte."

"Yalan söylüyorsun! İyi falan değil!" Sesim istemsizce yükseldiğinde kendimi kollarından kurtarıp yine o camın önüne attım. Solgun tenine baktım önce...güçsüzlükten beyazlamış dolgun dudaklarına...o iğrenç hastane elbisesine...yastığa dağılmış saçlarına...hayalet gibiydi şuan. Ama herşeye rağmen...kalbi de iyiydi galiba. Nefes alsın yeter diyen amcalar gibiyim şuan.

Hiçkimsenin bana bilgi vermeyeceğini düşünerek doktoru bulma ümidiyle koridorlarda gezinmeye başladım...Hastanenin altını üstüne getirmiş ama doktoru bulamamıştım. Ordan oraya gezinmekten yorulan ayaklarım sızlamaya başladığında bizimkilerin yanına dönmeye karar verdim.

Duyduğum sesle olduğum yerde kalıp bir adım geri gidip sırtımı duvara yasladım.

"Doruk. Söylemedin değil mi? Bak...biliyorsun zaten iyi değil. Eğer duyarsa daha kötü olur."

"Söylemedim. Bir, iki soru sordu ama geçiştirdim. Şimdi nerde bilmiyorum "

"İyi." Birkaç adım sesinin ardından köşeden dönen Uraz'ı gördüğümde şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Sen burda mıydın küçük cadı?"

Az önce duyduklarım beni daha da sinirlendirirken hastanede olmamızı umursamadan Uraz'a bağırmaya başladım.

"Neyi söylemeyeceksiniz bana?! Ne oldu Beste'ye?!"

"Güzelim, bağırma. Bak biraz daha toparlan söyleyeceğim. Ama şimdi olmaz."

"Banane! Ben şimdi öğrenmek istiyorum!"

Uraz birşey söylemek için ağzını açmışken yanımıza gelen hemşire konuşmasını engelledi. "Hanımefendi lütfen bağırmayın. Burası bir hastane."

Uraz kolumdan tutup beni çekiştirmeye başladığında birşey yapmadan sessizce bekledim. Beni bahçeye götüreceğini biliyordum.

Hastanede bahçesine çıktığımızda kolumu sertçe çekerek elinden kurtardım. "Şimdi söyle! Ne oldu Beste'ye?! Nesi var?!"

"Alya!" Diye kükrediğinde korkmuştum. Fakat ürktüğümü anlamış olacakki sesini kıstı. "Söyleyemem işte. Israr etme. Şuan zaten uykusuz, yorgun ve yaralısın. Söylersem daha kötü olursun. Hadi üsteleme artık."

"Ya sanane! Kötü olacak olan benim! Sen neye karışıyorsun! Benim arkadaşım yatıyor o odada! Benim yüzümden orda! Eğer öylece atlamasaydım üstüne hiçbirşey olmayacaktı!" Bağırmamın etkisiyle sızlayan ses tellerim fazla bağırdığımı işaret ediyordu.

"Alya, istediğin kadar bağır çağır. Söylemeyeceğim."

"Neden?!"

"Çünkü şu boktan inadın yüzünden o camın önünden ayrılmıyorsun! Kendini kontrol etmiyorsun! Hayalet gibisin! Baygın bakan gözlerin, güçsüzlükten rengini kaybetmiş dudakların, soluk tenin. Kaç saattir uykusuzsun? Kaç saattir yemek yemedin? Kaç defa ağrıyan yerlerini umursamazdan geldin?"

POYRAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin