10. Bölüm: Su Halkı

31 26 110
                                    

Odamda volta atıp duruyordum. Düşüncelerim beni boğmaya çalışırken nasıl halledeceğim hakkında bir fikrim yoktu. Halk bilmiyordu. Ben... Bilmiyordum. Saatler su gibi akıp geçerken ellerimle kafama masaj yapıp delirmemeye çalıştım. Yatağıma oturdum. Bu taşı nasıl yok edecektik? Bilgiler gökten neden zembille inmiyordu!

Kapımın çalınması ile kafamı kaldırdım. Askerler, “Çevirmen William geldi.” Dediler tuhaf bir sesle. İlgiyle baktım. Beni görmek istemediğini sanıyordum. “Gelsin.” Dedim hafif doğrulup kapıya bakarken. Kapı açılınca ağzım hafif açıldı. Pirmin'in içeriye kucağında taşımaya çalıştığı koca kitap dağı iler yürümeye başladı. Üst üste bir sürü kitap dizmişti. Kapı ardından kapandı.
Yüzünü, taşıdığı kitaplar yüzünden göremiyordum. Kitaplar üst bedeninin tamamını kaplayacak yükseklikteydi. Ve oldukça da dengesiz görünüyorlardı. Bir hamlede bütün kitapları yatağıma indirdi. Birkaç tanesi sıçrayıp yere düşerken ağzım açık ona bakıyordum. Neden... Yatağımda bir kitap dağı vardı acaba?

Somurtarak, “Bu da ne?” dedim. Pirmin kafasını kitaplardan kaldırarak bana baktı. "Ejderhalardan nefret ediyorsun değil mi?” Bu tuhaf soru karşısında yüzüne bakakaldım. Pirmin ukala ısrarcı bir tavırla, “Değil mi?” diye yineledi. Tuhaf bir şekilde yüzüne bakarken, “Evet?” dedim. Pirmin kafasını sallarken ellerini beline koydu. “O halde onlar hakkındaki her şeyi bilmelisin.”

“Onlar hakkındaki her şeyi biliyorum.” Diye çıkıştım. Ben ejder prensesiydim, ejderhaları avlıyordum. Doğduğumda varlardı yani. Pirmin ima dolu bir sesle konuştu. “Anlaşılan her şeyi değil.”

Kaplidio'yu kastediyordu. Kitaplara bakınca hepsinin ejderhalar hakkındaki efsaneler olduğunu gördüm. Derin bir nefes alıp bir tanesinin kapağına uzandım fakat bu tamamen saçmalıktı. Bu, bir insana nasıl nefes alınacağını öğreten bir kitap okumak gibiydi. Derin bir nefes verip doğruldum.
“Pirmin, bu kitaplar iş yaramaz.” Kollarını birleştirdi. “Sen nereden bileceksin! Efsane okuduğun mu var senin!” Ellerimi hararetle iki yana açtım, saçım iki yana gidip geldi.

“Hayır ama vezirler ve ejderha timi defalarca kez okudu! Ben Kaplidio'yu getirdiğimde... Kemal abi ve ejderha timi defalarca kez okudu, sonra kurul okudu.” Evet, bir insana nasıl nefes alınmasını öğreten kitaplar misali okunmuştu bu kitaplar.

“Defalarca kez anlıyor musun! Bu kitaplar-” Bastıra bastıra konuştum. “İşe yaramaz!” ellerini iki yana açtı. “Bana bağırma!” Diye bağırdı kalın, tok bir sesle. Sesimi alçaltırken devam ettim. “Hem sen niye geldin ki?” “Hah! Yardım etmeye çalışıyordum ama-" Durdu ve durgun bir hal aldı. Sonra daha sakin bir tonda devam etti. “Gidiyorum ben.”

Kollarımı bağladım “Kitapları da al.” Yüzüme baktı. “Öyle değil. Denize dönüyorum. Gidiyorum.” Nasıl yani... Şu an istifa mı ediyordu? Günlerdir kafasının bozuk olduğunu biliyordum. Devam etti. “Sende biraz rahat edersin.” Dedi. Güldüm. “Şaka mı yapıyorsun! Geldiğinden beri seni göndermeye çalışıyorum. Defolup git diye uğraşıyorum!” “Al bende gidiyorum zaten!” Diye bağırdı sinirle. Boynundaki bir damar atmıştı. Kapıya yönelirken devam ettim. “Ne oldu, seni tutanlar artık işimiz bitti mi dedi!” Bir an ne dediğimi anlayamamış gibiydi.

Sinirle, “Bu konu, seni hiç ilgilendirmez.” Diye tısladı nefret dolu bir sesle. Ardından hızla kapıyı açıp gitti. Arkasından bakakaldım. Gerçekten gidiyor muydu? Gitsin iyi olurdu..!

“Çiğdem'e ne diyeceksin?” Dedim peşinden merdivenlerden inerken. Sinirle çenesi kasılmıştı. Cevap vermedi fakat öfkeli adımlarını hızlandırdı. “Senin gırtlağını sıkıp tehdit ederken neredeydin?” Yüzünü buruşturup merakla bana baktı, fakat cevap vermedi. Geniş çıkışa ulaşmıştık. “Eğer sarayda olan bir şeyi onlara anlatırsan-” Saraydan dışarı çıkmıştık. Askerler merakla bakıyordu. Denize koşar adımlarla yürümeye başladı. “-Seni yaşatmam!” ormana daldık.

Son Bedel:3 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin