Ok yayını elime aldım ve atış bölgesine doğru yürüdüm. Hava rüzgarsızdı. Fakat biraz sonra yağmur yağabilecek gibi hava bulutlarla kararmıştı. Buradan atış tahtasının oldukça uzakta olduğunu söyleyebilirdim. Berat kollarını esneterek yanıma geldi.
Elinde tutuğu siyah yay da koluyla beraber dönüyordu. 18 yaşlarındaydık. Benden giderek uzun olmaya devam ediyordu. Esneme hareketlerini bırakıp, işaret tahtasına baktı. “Nerde tahta?” Elimi sırtıma götürüp, bir ok alırken güldüm.
Siyah ok eldivenim oku kavradı. Onu yayın ucuna taktım. Berat ta derin bir nefes verirken oku alıp yayına taktı ve atış tahtasına doğrulttu. Nişan alırken, “Demek tahtayı görebiliyorsun.” Diye mırıldandım. Güldü. “Bir karaltı var. Umarım yaşayan bir şey değildir.”Ona cevap vermedim. Ve orta noktaya odaklandım. Hafif bir nefes verdim ve oku bıraktım. Ok hızla hedefle buluştu. 12 ve 11 arasındaki çizgiye saplanınca bir gözüm seğirmeye başladı. Dişlerimi sıkıp bir ok daha aldım. Ve gerdirdim. Bu sırada Berat “6 mı? Benimle dalga mı geçiyorsun!” diye homurdandı.
Soğuk bir tavırla yayı çektim. Berat, “En azından tahtaya değdi, değil mi?” Dedi gülerken. Oku yaydan bıraktım. Bu sefer turnayı gözünden vurmuştum. Rahat bir nefes aldım. Yanımdaki Berat ıslık çalmaya başladı.
Sabah uyandığımda ağzımda bir kabak tadı vardı. Doğrulmamış tavanıma bakıyordum. Biz Mindi'nin kraliçe olmasını beklerken, Harry kral oluyordu. Hayat... Hep en beklenmedik sürprizleri yapıyordu. Perdem hızla rüzgar yüzünden havaya kalktı. Kuş cıvıltıları geliyordu. Aşağı inmeye açık bir şekilde çekiniyordum. Onun kraliçe olması... Bir nevi benim suçumdu ve Çiğdem'le yüzleşmek istemiyordum.
Acaba o nasıl olmuştu? Gerçi dün, geceye doğru iyice sessizleşmiş ve düşüncelere dalmıştı. Orada Aliyi göndermeye karar verdiğini söyledi. Yüzümü buruşturup, Ali mi! Bakışı atmıştım. Kafasını sallamıştı. Biliyorsun böyle entrika işlerini sever, her yerde kulağı vardır. Adeta bu iş için doğmuş gibi, oraya gider ve bütün bilgileri sömürür. Demişti. Homurdanıp saray halkına da sıkılmış sünger gibi bilgilerini aktarır, demiştim fakat konu kapanmıştı.
Kapım açıldı. “Günaydın prenses!” Dedi fazlaca neşeli bir ses. Yataktan hafif doğruldum ve Menekşe'ye baktım. “Sana da günaydın.”Menekşe hazırlık ekibini çağırırken hızlıca banyo yapmıştım. Hazırlık ekibi bana mor renk hafif bir elbise giydirmiş, saçımı topuz yapmışlardı. Kulaklarımdan sarkan mor kelebek zümrüt küpeler vardı. Kahvaltıya çekinerek inerken yolda Pirmin'le karşılaştım. Daha doğrusu o zaten beni arıyormuş gibi bir havası vardı. Daha olumlu görünüyordu. Etrafta askerler yoktu.
“Günaydın prenses!” Dedi neşeli bir sesle. "Evet.” Dedim onun aksine soğuk bir sesle. Bir kat sonra yemek odasıydı. Çiğdem içeride miydi acaba? Ona tam olarak ne demeliydim? “Ne demek-” Çiğ bir sesle taklitlimi yaptı. “Evet.” Yüzümü kaldırıp, onun gözlerine somurtkan bir ifade ile baktım.
“Saray dedikoduları sana uğramıyor mu?” elini ensesine attı. “Eh, hayır. Aliy ile bir konuda kavga ettik. Saray ahalisi bana biraz küs.” “Ne yaptı?” Pirmin güldü. “Neden onun bir şey yaptığını düşünüyorsun?” Omuz silktim. Ali den pek hoşlanmadığım için olsa gerek diye geçirdim içimden.
Pirmin konuyu değiştirdi. “Bu dedikodu da neymiş? Seni korkuttuğu belli.” Dilimle dişlerimi yoklarken, kafamı salladım. “Uzun hikaye. Tavsiyem, bu kadar mutlu görünme.” Derin bir nefes verdim. “Harry'nin babası ölmüş, o da tahta geçmiş.” Pirmim gözleri büyüdü. Alt dudağını ısırırken kafasını salladı. “Sen beni niye arıyordun?” Dedim merakla. Hafif gülümsedi.
Bu her neyse onu mutlu eden bir şeydi. “Marinus... Sanırım bir şey demişsin ve etkilenmiş! Yüzeye çıkmak istediğini söyledi. Kahvaltıdan sonra ona biraz kıyafet götüreceğim-" Sözünü kesip aşağı bakarken devam ettim. “Peki seninle gelirim. Böylece askerler de bir şey dememiş olur. Benim misafirim nede olsa-" Sonra durdum. “Bu Çiğdem'in de moralini de yerine getirebilir.” Kafasını sallarken ben durdum. “Bir dakika, ben etkileyici bir şey mi demişim?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Bedel:3 (Tamamlandı)
Fantasíakaplidio Efsanesinın son kitabıdır... işlenen suçların ödenmesi gereken bedelleri vardır. Fakat nesillerce taşınmış bu bedeli kim ödeyecek? Gerçek suçlu kim? İşlerin yeterince kötü olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, her zaman daha kötüsü olur...