27. Bölüm: Savaşın İçindeki Güvensizlik

12 9 16
                                    

Bilincim yavaşça tekrar geliyordu. Kulağımda bir çınlama vardı. Üstüme esen bir rüzgar hissediyordum. Çınlama geçince gözlerimi yavaşça açtım. Baygınken de mi ağlamıştım? Çünkü yüzüm ıpıslaktı. Yorgun gözlerimle etrafa bakmaya çalıştım. Neredeydim? Başımda bir doktor olduğunu gördüm. Merakla kaşlarını çatmış yüzüme bakıyordu.

Yatağımda yattığımı fark ettim. Kemal abi, Çiğdem ve Pirmin kaşlarını çatmışlar. Endişe ile bana bakıyorlardı. Pirmin, kahve saçlarından başlayarak her yerine kadar ıslanmıştı. Kollarına kadar katladığı gömleğinin uçlarından hala sular akıyordu. Fakat hala bacakları vardı. Neler olduğunu anlayamadım.

Odamdan 6 hizmetçi, sürekli banyoma girip çıkıyordu. Banyomun kapısı menteşelerinden kopmuş yerde duruyordu. Hizmetçilerin hepsi sırılsıklamdı. Zorla yutkundum. Sanki boğazım yırtılmış gibiydi. Banyomda olanları hatırladım. Doktor kafasını sallarken konuştu. “Prenses, öfkenizi kontrol etmek zorundasınız. Sizi anlıyorum-" Hayır, diye düşündüm.
Hiçbir şeyden anladığı yoktu. Anlayamazdı.

“-Ama bu öfkeniz sevdiklerinizi ve sizi öldürebilir.” Gözlerim tekrar doldu. Ben zaten sevdiklerimi öldürmüştüm. Bu saatten sonra kendimi öldürmekle, sadece geriye kalanları öldürmekten kurtulurdum. “-Size sakinleştirici yazdım. Bu gece zaten hastanede gözetim altında olacağınızdan doktorlar ne yapmaları gerektiğini biliyor.

Size tavsiyem, kendinizi rahatlatacak işler yapmanız-" Ve gevezeliğe devam etti.
Bense onu dinlemeyi kestim. Howlelerin tek veliaht kraliçesi benim yüzümden gitmişti.

Bir gün kraliçe olacağım.

Kafamı beyaz tavanıma diktim. Ondan kraliçeliğini, hayatta en değer verdiği şeyini çalmıştı. Hava iyice kararmıştı. Yüzümdeki ıslak saçlarımı hissetim. Doktor bir süre daha umursamadığım ve zerre dinlemediğim şeyler söyleyip gitti. Tamir edilmiş olan kapımdan çıkınca, insanların olmadığı tarafa ağır bir şekilde döndüm. Ve yanımdaki beyaz yastığı yüzüme kapattım. Dizlerimi kendime yavaşça çektim. Belki geri kalanlara bir iyilik yapıp burada ölürdüm.

“Abla...” Diye seslendi Çiğdem. Fakat ardından başka ses duymadım. Yaklaşık 10 dakika sonraysa farklı bir ses duydum. “Ezgi, bana bak.” Dedi Kemal abi. Cevap vermedim. Konuşacak hiçbir şeyim yoktu. “Ezgi!” Dedi sert bir sesle. Yavaşça doğrulduğumda odamda kimse kalmamıştı. Kapı kapatılmıştı. Yerler ıslak değildi.
Kemal abi sert bir şekilde yüzüme bakıyordu. Yanıma oturdu. “Öfkeni kontrol etmen lazım.” “Yapamıyorum.” Dedim acınası bir sesle. Yüzümden yaşlar aktı.

“Olmak istediğin kişi bu mu! Sevdiklerini korkutan biri, her an tetikte olmak zorunda olmaları. Sana güvenememeleri.” Komodinimdeki ilacı eline alıp sertçe savururken haplar ses çıkarttı. “Bu mu olmak istiyorsun!? Ömrü boyunca sakinleştirici olmadan dolaşamayan biri!”
“Ne yaptığımın fa-" “Farkındayım.” Diye çıkıştı.

“Olanları görüyorum. Willam sana tam da bu yüzden söylemek istememiş. Ezgi her şey yoluna girecek, dememi bekliyorsan yanılıyorsun. Kendi sınavına başladın mı her şey giderek zorlaşır, diye bir söz vardır. Olanlar için üzülmeni ve ağlamanı anlıyorum. Fakat bir köşeye çekilip pes edemezsin. Ezgi ben bir şeyleri dibine kadar kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi biliyorum.

En azından ölen sevdiklerin için devam etmelisin. Ve... Sonunda kazanmalısın. Belki oyunun sonunda ben de ölürüm.” Küçük bir boğulma sesi çıkarttığımda kafasını iki yana salladı. “Fakat senden tek bir isteğim var. Devam etmen, anlıyorsun değil mi? Yanında olmasam bile kendini toparla ve ayağa kalk.” Sesini yumuşattı ve babacan bir şekilde yüzümü tutu. “Savaş ki... Öbür dünyada seninle gurur duyabilelim.

Ve bir gün tekrar orada kavuştuğumuzda yanımıza gelip söyleyeceğin şey. Başardım! Olsun. Baban ve Berat seninle gurur duysun. Ve Mindi... Yolun sonunda hepimiz ölsek bile seni orada bekliyor olacağız. Kazanmanı bekliyor olacağız.
Çünkü sana bu yakışır. Pes etmek Umay'ların soyuna yakışmıyor. Siz kaybetmek için doğmadınız.

Ezgi, hep bir yol vardır. Biz bulacağız. Ama şimdi bırakıp diğerlerini de umutsuzluğa sürükleme. Seni sevenleri korkutma, kardeşin küçüklükten beri sana itimat etti. Şimdi seni güçsüz görürse o da zayıflar. Korkar Ezgi, sana çok güveniyor, sen onun annesi gibisin. Her girişin bir çıkışı vardır unutma. Eğer çıkışı bulamazsan bile, girişin aynı zamanda bir çıkış olduğunu unutmamalısın. Güneş kendiliğinden doğmak istemiyorsa... Işığı biz bulmalıyız.”

İçim acıyor ve kavruluyordu. Onun ‘dibine' kadar neyi kaybettiğini bilmiyordum. Bana anlatmazdı. Titredim ve kafamı salladım. “İlaca ihtiyacım yok.” Gülümsedi. “Şimdi yeni bilgiler öğrendik. Daha dikkatli olabiliriz.” “Yeterince şey bilmiyoruz.”
Kafasını salladı. “Öğreneceğiz.” “Kimsenin ölmesini istemiyorum.” Kollarını birleştirdi. “Deneyeceğiz.”

“Benim hatam yüzümden hepiniz acı çekiyorsunuz.” Dedim titreyen sesimle. “Bunu düşünüp üstünde vakit kaybetmeyelim. Hepimizin hataları... Hepimizi bir şekilde etkiliyor. Ve tarih boyunca da etkiledi.”

Öne uzandım ve ona sarıldım. Gözlerimi yumdum. Birkaç damla yüzümden süzüldü. O da bana sıkıca sarılıp sırtımı sıvazladı. Derin bir nefes verdim. "Hayatın kuralı bu. Dünya böyle olduğu için üzgünüm Ezgi.” Ona daha sıkı sarıldım. “Ben... deneyeceğim.” Ondan ayrıldım. “Peki artık bana anlatacak mısın? Denizin kalbini?” Cevap vermedi. Derin bir iç geçirdim.

“Keşke bana, benden sır saklamayacak kadar güvenseydin.” Ağzını açtı fakat gözlerini kaçırdı. Yutkundum. Kemal abi dışarıya çıktı. Kafamdakileri  bir yere koymaya çalışarak tavanıma baktım.
Odada yapayalnız kalmıştım. Etraf oldukça sessizdi. Yaz meltemi perdelerimi uçuruyordu.

Keşke Mindi için yapacak bir şeylerim olsaydı. Kollarımı, artık kurumaya başlayan elbisemin önünde birleştirdim. Katil beni öldürmek istediğini söylemişti. Seslerden... Emir mi alıyordu ne? O halde taşta beni mi öldürmek istiyordu?

Hayır, bu olamaz diye düşündüm. Berat sarayı ele geçirmeye çalışmıştı. Menekşe, noticleri öldürüyordu. Hepsinin tuhaf amaçları vardı. Kafamı başlığıma yasladım. Pirmin bunu çok önceden öğrenmişti. Su krallığında... Marinus ta biliyor muydu? O odada Pirmin bunun için mi onu tekmelemişti? Peki abisi, o biliyor muydu? Bir elimle gözlerimi ovuşturdum. Kimsenin ölmesini istemiyordum. 










Son Bedel:3 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin