47. Bölüm: İkinci Umayın Özrü

9 5 0
                                    

Kemal abi, anılarını anlatmaya devam etti. Pirmin'le gülmekten nefessiz kalmıştık. Pirmin her fırsatta, babamda olan kötü özellikler olduğunda yan gözlerle bana bakıyordu. Babam her zamankinden daha az soğuk olsa da benim tanıdığımı andırıyordu. Kemal abi devam etti, "-Biz de Vita ile yarışa hazırlandık. Kıtayı ilk geçen kazanacaktı.

Vita ile evli olabilirdik. Fakat hala çok rekabetçi ve oldukça ukalaydı-" durup gürültü ila boğazımı temizledim. Pirmin gıcık olmuş bir ifade ile gri gözlerini kısarak bana baktı. Kemal abi devam etti. "Bu yüzden onu yenmeyi her şeyden çok istiyordum. Ki bu imkansızdı, hiçbirimiz onu daha önce yenememiştik... Rüzgar tabi ki bu yarışmanın çocukça olduğunu söyleyip homurdanıyordu-"

Pirmin bana tekrar yan bir bakış attı. "-Ela, Rüzgara gözlerini belerterek bakmış ve yarışı başlatmıştı." Kemal abi hüzünlü bir nefes verdi. "Eh... nihayetinde Vita beni yenmişti. O çok hızlı bir yüzücüydü. Yarışları hep kazanırdı." Dedi omuz silkerek. Arkama yaslanmış, bacaklarımı kendime çekmiş ve kollarımla sarmıştım. Anlaşılan annem, babamla didişmediği zamanlar oldukça iyi kalpli ve anaç biriydi.

Uzun zaman sonra ilk defa geçmişten bir şeyler dinliyordum. Ve anlaşılan Pirmin de ilk defa dinliyordu. İkimizin de uzun süredir olan bu açlığı ilk defa doyuruluyordu. Eskiden Kemal abinin evli olmasını, Çiğdem'e iyi bir ebeveyn olmak için isterdim. Durumun böyle olduğunu hiç bilmiyordum. Hava iyice kararmıştı. Sarı fener yüzlerimizi gölgeli bir biçimde aydınlatıyordu. Keşke Çiğdem de burada olup duyabilseydi.

Kollarımı birbirine bağladım. Ve gökyüzüne baktım. Berat'ın portesindeki o Rahjan... şimdi anlıyordum. Ve babamın portresini... Kemal abiye baktım. Sevgiyi bulmuşken kaybetmek kötüydü. "Kemal, Marinus'un melez olduğunu biliyorsun." Dedim soğuk bir sesle. Kafasını salladı. Pirmin de bana merakla bakıyordu.

Soğuk bir şekilde kafamı salladım. Kemal abi meraklanmıştı. "Bir sorun mu var Ezgi?" kafamı iki yana salladım. Pirmin konuştu. "Menekşe'ye Marinus'u mu söylemek istiyorsun?" "Hayır. Karışmayacağım. Fakat... engel de olmayacağım." Sonra daha mesafeli bir hal aldım. "Ne kadar yolumuz kaldı?" Kemal abi kaşlarını çattı. "Anlayamadım?" sert bir şekilde ona baktım. "Denizin kalbinden bahsediyorum."

Kafasını salladı. "Birkaç gün." Kafamı salladım. Ve etrafı kolaçan etmek ve baba oğlu yalnız bırakmak için gittim. Etraf kapkaranlıktı. Bütün askerler çadırlarda uyuyordu. Zaten on kişiydiler. Irmağın akan sesini dinledim. Derin bir nefes aldım. Ve yaklaşık 8 dakika sonra ikisinin yanına geri döndüm. İkisi sıcak bir şekilde konuşuyorlardı. Pirmin, onun bütün davranışlarını dikkatle izliyordu. Bunca zaman sonra babasını bulması çok inanılmaz olmalıydı.

Yanlarına gidince soğuk bir sesle konuştum. "Herkes uyumuş. Yola erken çıkmayı düşünüyorum. Gerek olmadığını kararlaştırdık, yine de nöbet tutacağım. İkiniz uykunuzu alın." Kemal abi kafasını iki yana salladı. "Olmaz. Ben tutayım." Pelerinimi düzeltirken, onlara bakmadan konuştum. "Ben tutacağım. Zaten uyudum." Pirmin, "Seninde uykuya ihtiyacın var."


"Uyuyun." Ve oradan ayrılıp karanlıkta yürümeye başladım.

Kılıcımı belimden çıkarttım. Gerçekte, kimsenin nöbet tutmasına gerek yoktu. Onların yanına gidip bu söylememin nedeni, Kemal abinin beni aramamasıydı. Ortamdan uzaklaşınca, uzun bir ağaca baktım. Pelerinimi toplayıp belime sıkıştırdım ve ona tırmanmaya başladım.


Ağacın kayda değer yüksekliğine çıktığımda, derin bir nefes verdim.

Burada gece meltemi ciddi bir biçimde esiyordu. Balık sırtı ördüğüm saçlarımdan çıkan teller, geriye doğru savruluyordu. Ağacın iyice incelen gövdesine tutunup gökyüzüne baktım. İki ay etrafı aydınlatıyordu.

Bastığım dala oturdum ve sırtımı ağacın gövdesine verdim. Düşünmek için herkesten uzaklaşmak istiyordum. Kafamı yasladım. Haritadan gördüğüm kadarıyla, tahmini varma süremiz 36 saatti. Tabi Pirmin'in bu günkünden daha çok işbirliği yapacağını umuyordum. Eğer bu şekilde olursa iki güne işlerimizi bitirmiş olacaktık.

Lanet hemen halledilecek bir şeyse... orada laneti kırıp, her şeyi sonra erdirdikten sonra, saraya dönmemiz daha kısa olurdu. Pirmin kontrolde olmayacaktı nede olsa... zihnimden bir ses: dönünce düğünü konuşmak için Harry'i çağırmalısın, diyordu. Evet... O zaman düğünleri hemen olabilirdi. Mindi'ye verdiğim intikam sözünü tutabilirdim.

Ve... Borcumu ödeyebilirdim. Benim yüzümden kimse bir daha sıkıntı çekmezdi. Çok az kalmıştı. Pirmin, benim yüzümden herkesin yaşadığı son bedel olacaktı. Bir daha kimse böyle bir korku duymayacaktı.

Son Bedel:3 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin