37. Bölüm: İhanet

10 6 37
                                    

Rahatsız bir şekilde uyandım. Yüzümü asarak doğrulduğumda irkildim. Ve yataktan sıçradım. Çiğdem yavaşça bana döndü. "Ah, uyandın mı abla?" Gözlerimi kısıp ona baktım. Bütün gece uyumamış gibi bir hali vardı. Arkasını yastığa yaslamış, dizlerini kendine çekip kollarıyla sarmış, karşısındaki duvara bakıyor gibi görünüyordu.

Düzgünce doğrulup bir elimle gözlerimi ovuşturdum. "Uyumadın mı?" Omuzlarını esnetip bacaklarını uzattı. "Uyudum. Tabiki uyudum." Ona inanmamış bir bakış attım. Ayağa fırladı ve kollarını hararetle döndürmeye başladı. "Hadi... Ee, bu sefer de güne erken başlayalım." Kafamı salladım ve örtüyü açıp yataktan indim.

"Hazırlık için odama gideceğim." Kafasını salladı. "Bende banyoya gireyim. Kahvaltıda görüşürüz o halde." Kafamı salladım ve pelerini boynuma geçirdim. En azından Çiğdem'in kontrol altında olmadığını anlamıştım. Yani galiba... Odama girdim. Güneş henüz doğuyordu. Etrafta tuhaf bir karanlık vardı. Banyoma gittim.

Çıktığımda av kıyafetlerimi giydim. Ve saçımı balık sırtı ördüm. Belime geçirmek için bir kılıç alacakken elim durdu. Dudaklarımı sıktım. Bu riskliydi. Derin bir nefes alıp odamdan çıktım. 12'de Harry gelecekti. Yanağımı ısırdım. Kesin bir şeyler çok pis batacaktı. En azından tuhaf masa rüyasını görmekten azat edilmiştim. Artık, ikinci Umay'ın kağıt ve kalemiyle boğuşmaya terfi etmiştim.

Odamdan çıkınca 6 asker etrafımı sardı. İstemsizce dişlerimi sıktım. Derin bir nefes aldım. Ve yemek odasına yürümeye başladım. Merdivenlerin son basamağını inerken biri yanımdan hızla kaydı, kafamı hızla çevirdim ve o aşağı düşerek tökezledi. Doğrulup başını kaldırdı. Menekşe anlaşılan tırabzanlardan kayma ruhunu bırakmamıştı.

Neşeyle, "Günaydın küçük hanım. Yetişemedim. Bende yetişmek için tırabzanlardan kaymanın daha iyi olacağını düşündüm." Yemek salonuma yürüdüm. "İyi yapmışsın Menekşe. Aferin sana." Hafif sallanarak yanıma geldi. "Güzel bir sabah. Çok heyecanlı. İçimde iyi bir his var." İfadesizce yerime yürüdüm.

Benim içimde berbat bir his vardı. Gerçi benim içimde hiçbir zaman iyi bir his olmazdı ya neyse. Sandalyeme otururken Çiğdem de geldi. Kıpkırmızı kabarık bir elbise giymişti. Elbise siyah gül desenleriyle sarılıydı. Kulağından siyah küpeler sarkıyordu. Dudağında da siyah bir ruj vardı. Oldukça güzel görünüyordu. Çiğdem'in ekibi fazlaca çalışıyordu anlaşılan. Çiğdem yerine otururken bir asker onun sandalyesini çekti.

Çiğdem soğuk kanlı ve alçak gönüllü bir hala bürünmüştü. Menekşe sallanan elbisesiyle yanına geldi. "Kraliçem. Çok güzel olmuşsunuz!" Kaşlarımın altından menekşeye baktım. Bir enerji patlaması yaşıyordu fakat nedenini anlayamadım.
Çiğdem Menekşe'nin giydiği açık yeşil ve sarı rengindeki papatyalarla dolu elbisesine ve aydınlık makyajına baktı. "Sende harika görünüyorsun Menekşe. Ayrıca teşekkür ederim."

Sessizce kahvaltılarımızı yaptık. Ardından Çiğdem halkı dinleme odasına gitti.

Bense köprüyü gören pencerenin duvarına yaslanmış, kollarımı bağlamış sert bir şekilde cama bakıyordum. Kontrol altındaki kişiyi bulmalıydık. Ve Kaplidio'yu ama ondan önemlisi... Harry gelecekti. Menekşe ise koridorda ileri geri volta atıyordu. Bu olay gizli olacaktı. Menekşe'ye onu dinleyeceğimizi söylememiştim.

Saat 11'e yaklaşırken Pirmin eğilerek yanımıza geldi. Nasıl buluşacağımıza karar vermemiştik. Mor, altın desenli bir forma giyiyordu. Bu sefer beyaz gömleğinin içinde bir yelek yoktu. Dalgalı saçları uzamaya başlamış, kafasındaki saçları daha dolgun gösterir bir hale gelmişti.

Askerler onun geçmesi için yol açtı. Elimle onu çağırdım ve kulağına yaklaştığımda duymak için eğildi. Bu duruma oldukça sinirlenmiştim. "Bir bahane bul... Banyo yapacağım gibi. Ardından odama gel. Balkondan. Çatıda yürüyeceğiz." Kaşlarını kaldırıp gri gözlerini kırıştırarak bana baktı. "Çatıda mı yürüyeceğiz!" Dedi fısıltı ile. Umursama bir şekilde yüzüne baktım. "Evet."

Son Bedel:3 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin