17. Bölüm: Soylular Çetesinin Planı

21 19 19
                                    

Yemek masasına oturduğumuzda aklıma gelen şeyle Çiğdem'e baktım. “Örtü için sağ ol.” Çiğdem gözlerini kırpıp bana baktı. "Hıh?" Kaşlarımı çatarak ona baktım.. "Uyuya kalmışım ben, biri... Sen?" Kafesini iki yana salladı “Ben toplantıdaydım.” Kafamı kaldırıp, başımızda duran Kemal abiye baktım. Ama o da kafasını iki yana sallarken

"Bende toplantıdaydım." Dedi babacan bir sesle. Yüzümü buruşturdum. Çiğdem çorbasını içmeye başlarken mırıldandım. "O halde saraya bir casus girdi." Çiğdem gülmeye başladı. "Abla... Neden bu kadar paranoyaksın. Muhtemelen Menekşedir ya da çalışan veya hizmetçilerden biridir."

Kafamı evet anlamında sallarken yaşadığım durumların beni gerçekten paronayak bir yapıya sürüklediğini fark ettim. Pirmin homurdanarak, "Bendim kraliçe hazretleri." Dedi.

İkimiz de ona bakarken Çiğdem, "Bak abla haklıymışım. çalışanlardan biri..." Dedi bende dudaklarımı büzüp kafamı evet anlamında sallarken yemeğime döndüm. Pirmin'se Çiğdem'e bakmayı sürdürünce, "Öyle ama değil mi William çalışansın." Dedi Çiğdem. Pirmin cevap vermedi.   

“İki gün sonra toplantı var o halde?” Dedim. kafasını salladı. “Öğleden sonra.” Çorbamı karıştırırken, Çiğdem Pirmin'le bir şey konuşuyordu. Pirmin kafasını sallayıp koşar adım dışarıya çıktı. “Toplantı ne ile alakalı?” dedim ve çorbamdan içtim.

Nefes verdi. “Ejderha timi ile alakalı.” Parlayan gözlerle, ilgi ila ona bakarken, Çiğdem güldü. “Yeni şeyler deneyebiliyor muyuz diye konuşacağız.” Kafamı salladım. Çiğdem güldü. “Alanzo'ya olanları duydun mu?” Kafamı salladım. “Kız yalancı yılanın teki çıkmış. Rezil velet.” Güldü. Tek kaşımı kaldırarak ona baktım. “Ne planlıyorsunuz kraliçe hazretleri?”

“Bilmem, birkaç şey.” Sonra dudaklarını sıkıp bana yaklaştı. Ona eğildim. “Kızın peşine birini taktım. Suç üstü yapacak ve kraliyet üyeleri de orada olup bunu görecek.” Yarım ağız gülerken çekildim. “Çiğdem nesin sen!? Bunca işi nasıl halledebiliyorsun böyle?” Çiğdem mahçup bir şekilde güldü. “Willam'la hallediyoruz, bu gece, geç saatlere kadar iş başı yapacak.” Kollarımı bağladım. “Neymiş bu benim bilmeyip siz dördünüzün bildiği plan?”

Güldü, “Sana söylemiyorlar mı?” Yüzümü asınca devam etti. “Ablacığım inan sadece seni sinir etmek için. Önemli bir şey değil, bu kızı basma olayı tamamen. Belki ikisinin konuştuğu özel şeylerde vardır. Bende daha fazlasını bilmiyorum.” Diye hızlıca ekledi ona tek kaşımı kaldırıp baktım. 

Yemekten sonra odama çıktığımda yatağımın üstünde bir not buldum. Odama göz attım fakat oldukça yalnızdım. Yani en azından öyle görünüyordum. Gidip kağıdı aldım ve açtım.

Göle git ~ P.

Gözlerimi tavana diktim. Bu da nesiydi şimdi. Hava oldukça kararmıştı üstelik. Ayrıca onun işi yok mu? Sonra aklıma Marinus'la alakalı olabileceği geldi. Belki de bir sıkıntı çıkmıştı. Kağıdı elbisemin cebine koydum ve odamdan dışarıya çıktım. Çıkış köprüsüne ulaştığımda bir asker yanıma geldi. “Prenses bir yere mi gideceksiniz, asker lazım mı?” Karanlıkta yüzü zor seçiliyordu.

“Yok, hayır.” Sonra Çiğdemi endişelendirmemek için devam ettim. “Kraliçeye bir saate kadar döneceğimi söyle.” Dedim. Kafasını salladı ve saraya yöneldi. Bende göle doğru yürümeye başladım. Marinus'un başına bir şey mi gelmişti? Evet bu olabilirdi. Çiğdem sabaha kadar çalışacak dedi. Belki bu yüzden Marinus'un yanına gidemiyordu ve benim gitmemi istemişti. Yanıma bir şey almalı mıydım? İlk yardım çantası, belki yiyecek bir şeyler... Ejderha aşkına, niye yanıma bunları almamıştım!?

Göle ulaştığımda hava giderek daha da kararmıştı. Etrafta ateş böcekleri özellikle de gölde oldukça fazlaydı. İskelenin ucunda duran bir şey fark ettiğimde yavaşça oraya yöneldim. Ve onun ne olduğunu anladığımda gözlerimi sinirle devirdim.  Marinus yoktu... Yaklaşıp gitarın yanına oturdum. Başına bağlanmış bir not daha vardı. Çekerek ipi koparttım ve kağıda baktım.

Ne yapman gerektiğini biliyorsun. orada değilim! ~ P.

Yine mi bu konu! Kağıdı yumruğumda sıkıp buruşturdum. Beni bunun için mi göle çekmişti! Bende önemli bir şey olduğunu sanmıştım. Derin bir nefes alıp gece kokusunu içime çektim. Fakat kendimi gitarı elime alırken buldum. Kucağıma koydum. Yerde bir not daha buldum. Onu çekip aldım.

İstek parça verebiliyor muyuz?

Kağıdı buruşturdum. Hayır veremiyorsun, seni ukala yaratık. Notu cebime koydum. Neden şimdi kalkıp gitmiyordum? Neden duruyordum? Gözlerimi kapattığımda bir meltem esti. Ellerimi tellere koydum. Ve yavaşça ne çaldığımı bilmeden çalmaya başladım.

Şimdi gözden uzak.
Güzel bir yer var ve bunun için teşekkür ederim.
Şimdi sakin bir yer var.
Kucak dolusu anı ve bunun için teşekkür ederim.

Ne çaldığımı fark edince gözlerimi açtım. Bu uzun zamandır arada aklıma gelen şarkının notalarıydı.

Sayende tekrar koşuyorum.
Güzel rüzgarlar esiyor ve bunun için teşekkür ederim.
Belki bir gün tekrar takip ederim.
Yalnızlığın karanlığı örttüğü yerde, tekrar başlarım.
Ve ben o zaman, seni takip ederim...
Ve ben o zaman, seni takip ederim.

Gülümsedim ve başka bir şey çalmayı denedim. Uzun süre boş bir şekilde dolandıktan sonra yeni bir şey çalmaya devam ettim.

Ben gece,
karanlık örter çünkü pişmanlığı.
Sen gündüz,
Çünkü bazı şeyler yıkılmaz.
Ama şunu bil, kavuşmaz gece gündüze.
Bu yüzden bu şarkının ismi imkansız.
Sen gündüz ve ben gece...
Adı ise imkansız.
Çünkü şunu bil ki, kavuşmaz gece gündüze. 

Aklıma Çiğdem ve Harry gelince somurttum ve çalmayı kestim. Kollarımı gitarın üstünde kavuşturup göle baktım. Kafamı gitara dayadım. Yarın taç giyecekti. Belki de baloda yanlış şeyi yapmıştım? Belki de onları öylece bırakmalıydım? Kafamı tekrar kaldırdığımda hava bir hayli kararmıştı.
Ayağa kalkıp gitarı boynuma astım. Ejderha timi için demek yeni şeyler aranıyordu. Zihnim bununla meşgulken dalgın bir şekilde saraya yürüdüm.









Son Bedel:3 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin