15. Bölüm: Paraleller

19 18 21
                                    

Marinus çimenlere uzanmış yerlerde yuvarlanıyordu. Etrafta kimse olmadığı için şanslılardı. Fakat dahası buna Menekşe'yi de alet etmişti. İkisi oradan oraya yuvarlanıyorlardı. "Buna mı takıldın prenses.” Dedi Pirmin bıkmış bir sesle. Cevap vermedim. Menekşe durdu ve yattığı yerden gökyüzüne bakmaya başladı.

Marinus biraz daha yuvarlandı ve ardından, Menekşe'nin yanına yuvarladı. Kafasını kaldırıp o da gökyüzüne bakmaya başladı. İkisi de kahkaha atıyordu. Marinus'un heyecanı, Menekşe'nin çocuk tarafını daha çok ortaya çıkarıyordu. Bu iyi bir şey değildi.

Kafamı iki yana salladım. Ve masanın arkasına geçip kağıdımı aldım. Çatılmış kaşlarımla kağıda bakarken Pirmin yanıma oturdu. “Ezgi, neden böyle davranıyorsun?” Kağıdı bırakıp sert bir şekilde ona baktım. “Çünkü bu... Bu olanlar yalan! Marinus'un deniz altında bir yaşamı, bir hayatı var ve Menekşe bunu bilmiyor. Olanları bilmiyor Pirmin! Hayatı hakkındaki şu-şu-"

Yüzümü tiksinti ile buruşturdum. “Sırra bir bak! Marinus'un, o cadaloz kızı bırakmasını istiyorsun. Tamam, peki Menekşe? Hala olanlardan bihaber.” Soğuk ve keskin bir şekilde devam ettim. “Menekşe'nin onu sevmesini istemiyorum. Bu olanlar... Yanlış. Sen arkadaşını kurtaracaksın diye ben Menekşe'yi feda edemem, tamam mı.” Dedim soğuk bir sesle.

Afallamış ve şaşırmış gözlerle bana bakıyordu. Boğazı düğümlenmiş gibi bir hali vardı. Bir süre titreyen ve odaklanamayan gözlerle bana baktı. Alt dudağını ısırdı. Haklı olduğumu biliyordu. Camdan dışarıya baktı ve sonra tekrar bana döndü. Sesi oldukça kısılmıştı. “Ezgi biliyorsun... Su halkından ve yer küreden olup ta evlenen çok kişi var.”

“Farkındayım. Fakat Menekşe daha su krallığını bilmiyor.
Bilse bile Marinus'un ailesi ile olan durumunu bana anlattı. Babası kara insanlarından nefret edermiş, karayı da hiç sevmezmiş. Buna izin vereceğini mi sanıyorsun-" Pirmin ağzını açınca elimle onu durdurdum ve devam ettim. “Peki varsayalım ki, Marinus babasına karşı çıktı. Karaya geldi. Burası hakkında bilmediği çok şey var.

Diyelim ki öğrendi, diyelim ki hayatını geçirmek için iş buldu, diyelim ki dil biliyor... Pirmin, Marinus denizden ayrılabilir mi? Evinden, yuvasından, ait olduğu yerden? Nefes... Aldığı yerden? Pirmin sen olsan suyu özlemez miydin? Odanı... Ülkeni... Dostlarını... Yüzmeyi, hızlı bir şekilde balıklarla yüzmeyi... Pirmin evini özlemez miydin... Aileni Pirmin, abilerini, kız kardeşlerini, anne ve babanı, seni reddeden aileni?" 

Dudakları hafif aralanmıştı, bana baktı. Önüne döndü ve kafasını boş kağıda çevirdi. “Özlerdim.” Diye mırıldandı. Kafamı salladım. "Hem diyelim ki Marinus her şeyi Menekşe için göze aldı... Menekşe onu her suya bakarken gördüğünde suçlu hissetmez miydi, kendini suçlamaz mıydı? Sevdiği kişiyi öyle görmek...” Pirmin iyice kısılan sesi ile, “Haklısın.” Dedi.

Kafamı sert bir şekilde camdan dışarıya çevirdim. Şimdi gözüme daha imkansız görünüyordu her şey. Bana baktığında kafamı ona çevirdim. “Onu... Götüreceğim.”  Kafamı salladım. Aramızda bir süre sessizlik oldu. Ardından Pirmin güldü. “Ezgi?” “Yine ne var?” dedim soğuk, hafif bir sesle. “Sen az önce etkileyici bir konuşma yaptın.”

Somurtup yüzüne baktım. “Menekşe ve Marinus'un mutlu olmasını bende istiyorum elbette.” Dedim kısık bir sesle. Kafasını salladı, anlayışlı bir şekilde güldü. “Biliyorum prenses.” Bir süre aramızda tekrar bir sessizlik oldu. İkimiz de kağıda bir şey yazmıyor, düşünüyorduk. Aklıma Berat gelmişti. Kendimi, “Berat... Menekşe den hoşlanıyordu.” Diye mırıldanırken buldum.

Söylediklerimi fark edince gerildim. Fakat Pirmin duymuştu, bana döndü. “Gerçekten mi?” Ona bakmadım. Bir süre ne diyeceğimi bilemedim. Onu  sırrına ihanet etmiş gibi hissetim kendimi. Ardından konuştum. “Onu tanımıyorsun bile, niye bu kadar şaşırdın?” Güldü, “Menekşe'yi ondan bahsederken görmedim de.”

“Bilmiyordu çünkü.” İyice şaşırmış bir sesle konuştu. “Neden?” “Sence bu yeterince açık değil mi. Berat söylemedi.” “Menekşe de mi anlamadı?” “Berat... Biraz nasıl desem... Herkese karşı... Aşırı biriydi.” Muzipçe güldü. “Flört yetenekleri geniş çaplıydı desene sen şu işe.” “Hayır. Berat... Herkese karşı fazla centilmendi.” Pirmin güldü. “Hı hı, adı bu olsun o zaman prenses.” Ona sert bir bakış attım. “Son kez söylüyorum! Kimseyle flört falan etmiyordu. Onu centilmenlikle karıştırma!”

Ellerini yukarıya kaldırdı, “Tamam prenses.” Doğru söylediğimi bilsem de o pek inanmışa benzemiyordu. Sonra durdu, “Peki niye ona söylemedi?” Arkama yaslandım. Artık anlatsam da anlatmasam da aynı şeydi. “Çünkü... Bir arkadaşı vardı. O da Menekşe den hoşlanıyordu. Marinus'un şu kıza takıklık derecesinde. Bu yüzden Berat bunu iğrenç bir ihanet olarak görüyordu. Arkadaşı uzun yıllar önce ölmüş olsa da, Berat bunu hala bir ihanet olarak gördü.”

“ilginç bir hikaye.” Dedi, kafamı salladım. “Onun hain olduğunu nasıl düşündüm? Böyle birinin...” Onun karnına kılıcı sapladığım an gözümün önüne gelince irkilerek öne doğru sıçradım.
Ellerimi kafamın arasına aldım. “Nasıl?” dişlerimi sıktım. Nasıl düşünebildim! “Eh-" dedi Pirmin, “Alanzo da zindan köşelerinde ne yapıyordur kim bilir?” Düşüncelerime birden hızla yeni düşünceler eklenirken, kaşlarımı çattım. “Ne bileyim ben.” Kafasını iki yana sallarken çık çıkladı.

”Vefasızsınız prenses hazretleri!” Elime bir kalem alırken, “Swearen susta, yazıp gidelim.” Dedim. Gülerken konuştu. “Zihnin açılsın diye-" Hızla ayağa fırladım. Denizin sesi, denizin kalbi. Nerede duymuş- Kraliyet takı koridoru. Pirmin afallamış bana bakarken koltuğumun kollarını tutup, ona çevirip oturdum ve ona yaklaştım. “Denizin sesi, denizin kalbi ile bağlantılı mı?”

Şaşkın bir şekilde bana baktı. “Hayır. Hayatımda hiç denizin sesi diye bir şey duymadım ve bağlantılı değiller.” Dudaklarımı sıkıp kafamı salladım. “Peki denizi kalbi de ne?” Pirmin giderek huzursuzlandı. “Sana bunu söyleyemeyeceğimi söyledim. Ezgi, zaten bir çok yasak çiğnedim.” Derin bir nefes verdim ve önüme döndüm.
Kalemin kapağını açtım,

Alanzoya,

Kaplidio'nun ne olduğu hakkında bir fikrin var mı? Efsanelerini biliyorsan bana mektup olarak yaz. Hazır orda bol bol zamanın da vardır. Öğrenebileceğim bir yer biliyorsan... Kısacası hakkında aklına ne gelirse.

Şu kurtulma işi için küçük prensi yanına çek. 
Bana hızla bir mektup yaz.

Ezgi.

Mektubu katladım. Pirmin hızlı hızlı bir şeyler karalıyordu, ikisi ne planlıyordu acaba? arka sayfaya geçmişti bile. Bir zarf alıp içine koydum. Zarfı Pirmin'in masasına koydum. Ve ayağa kalktım. Marinus ve Menekşe gitmişlerdi. Kitaplıklarda dolanıp bir kitap seçtiğim sırada Pirmin geldi. Bir kolunu rafa dayamış bana sırıtıyordu. İki parmağının ucuyla zarfı bana uzattı. Sonra duvardaki saate baktı. İkimiz de anlaşmış gibi aynı anda kapıya yöneldik. Ben askere zarfı uzatıp, hemen teslim etmesini söylerken Pirmin gitti. Onun Çiğdem'le çeviri işleri olmalıydı.

Tekrar kitaplığa döndüm ve bir koltuğa uzanırken, kitabı açtım. Anlaşılan bahislerle alakalı polisiye bir romandı. Okumaya devam ederken gözlerim giderek bulanıklaştı.















Son Bedel:3 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin