"Hadi Yiğit, biraz acele et" genç kadının sesi telaşlıydı.
"Bak deniyorum tamam mı? Bana biraz zaman ver"
"Zamanımız yok. Her an içeri birileri girebilir"
"Daha önce bir tel toka ile kapı kilidi açmayı denedin mi Defne? Çünkü inan ki bu hiç kolay değil"
Süer'in onları getirdiği yemek odasında, içeri girdikleri kapı haricinde bir kapı daha olduğunu görmüşlerdi. Yiğit daha önce bu odaya getirilmişti. Sırat onunla bu oda da konuşmuş ve kız arkadaşı hakkında sorular sormuştu. Bu kapıyı ilk o zaman farketmişti. Onlar konuşurken diğer adamların ara sıra bu odaya girip çıktığını görmüştü. Kapının nereye açıldığı meçhuldü. Yiğit bu kapıyı daha önce de gördüğünü söylediğinde Defne bunun bir kaçış yolu olabileceğini düşünmüştü. Tabi ki kapı kiliydi ve oda da o kapıyı açmaya yarayacak en ufak birşey yoktu. Genç kadın elini saçına götürdü ve iki tel toka çıkartıp Yiğit'e uzattı. Adam anlamsızca suratına baksa da, sonunda pes edip tokaları aldı ve kapının kilidini kurcalamaya başladı. Elinde ki tokayı kilide sokup hareket ettiriyor ve açılması için çabalıyordu. Ama ne yaparsa yapsın en ufak bir oynama dahi olmuyordu. Defne'nin gözü kulağı içeri giriş kapısındaydı.
"Üzgünüm Yiğit ama evden çıkarken, kilitli bir odada kalırsam ve kapıyı açmam gerekirse diye yanıma maymuncuk almıyorum. Bu toka tek şansımız olabilir. Lütfen denemeye devam et"
"Deniyorum zaten ama lanet olası kapı açılmıyor"
"Lanet olsun.." diyerek elinde ki tokayı kilitten çıkartıp öfkeyle yere fırlattı.
"Lütfen pes etme, tek şansımız bu"
"Olmuyor anlasana, bir saattir deniyorum zaten. Hem kapı açılsa bile buradan çıkmamız neredeyse imkansız. Kapıyı açsak bile bu kahrolası harabe de ne yöne gidersek gidelim çıkışı asla bulamayacağız. Burada sıkışıp kaldık" dedikten sonra, yere oturup sırtını az önce açmaya çalıştığı kapıya yasladı. Defne de aynı şekilde arkadaşının yanına oturdu. Dizlerini kendine çekip öylece bekledi.
Aradan geçen birkaç dakikanın ardından sessizliği Yiğit bozdu" Yağmur ne durumda acaba?"
"Merak etme, Ali onu zamanında bulmuş ve güvenli bir yere götürmüştür. Yani öyle umuyorum" Defne'nin endişesi sadece arkadaşından kaynaklı değildi. Canından çok sevdiği kardeşi için de korkuyordu. Yağmur'a yardım etmesi için attığı mesaj ona ulaştıysa çoktan harekete geçmiş olmalıydı. Ali yanındayken, Yağmur'un güvende olacağına inancı tamdı. Fakat yine de kardeşini de kıyısından köşesinden bu işe bulaştırmak içten içe onu kemiriyordu. Ali onun için çok değerliydi. Bir kardeşten çok daha fazlasıydı. Arkadaştı, dosttu ve kardeşti. Küçük yaştan bu yana onun her ihtiyacı ile ilgilenmiş, koruyup kollamıştı. Ve şimdi iyi olup olmadığını bilmemek kalbinin sıkışmasına sebep oluyordu. Keşke onu hiç bulaştırmasaydım diye düşündü
"Ali için mi endişeleniyorsun?"
"Aslında evet. Ama eminim ki ikisi de güvendedir. Ali mantıklı bir gençtir. Ve bizi bulmaları için polise gidecektir. Bir yolunu bulup bize ulaşmak için elinden geleni yapacaktır" derin bir nefes alıp ayağa kalktı. Elini arkadaşına uzattı "bizde elimizden geleni yapmalıyız Yiğit, sevdiklerimizi ancak bu şekilde tekrar görebiliriz. Hadi al şu tokaları yerden ve tekrar dene, bu defa başaracaksın"
Yiğit önce omuzlarını düşürdü ve başını umutsuzca öne doğru eğdi. Sonra sakince yerde ki tokaya uzandı. Ardından Defnenin elini tutarak dizlerin üzerinde doğruldu ve tekrar kapıyı açmak için uğraşmaya başladı. Tel tokanın dişlerini birbirinden ayırarak kilide soktu ve dikkatlice hareket ettirmeye başladı. Birkaç olumsuz denemenin ardından kilitten 'tık' diye bir ses geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BU SADECE BAŞLANGIÇ
Mystery / ThrillerElimi uzatıp onun elini tuttuğumda beni kaldırıp kucağına aldı. Kendi etrafımızda dönüp duruyorduk. Sanki dans eder gibiydik.. ***** Şimdiyse burada, bu kana bulanmış savaş alanında, yer yüzüne mahşer gününü bizzat ben getirdim. Bu günün geleceğini...