Defne
Uzun kış ayları bitmiş, yaşadığımız köyün üzerini kaplayan kara bulutlar yerini masmavi bir gökyüzüne bırakmıştı. Vadi rengarenk çiçeklere bürünmüş, yeşilin en güzel tonlarında ki, uzun çimenler her yanı kaplıyordu.
Çıplak ayaklarımla, kollarımı hafif yana açmış halde çimenleri okşayarak, bu güzelliklerin arasında yürürken, başımı gökyüzüne kaldırıp güneşin beni sarmasına izin verdim. Ellerim o güzel yapraklara değdikçe etrafımı saran koku beni mest ediyordu. Bu güzelliklerin arasında kaybolup gitmek istedim.
Arkamdan gelen ses ile dikkatim dağıldı ve dünyama geri döndüm. Dadımız Karmen'in o gür sesi vadi de yankılandı.
"Lora.. Buraya gel! Tanrım, ortalıkta bu şekilde dolaşamazsın. Koşmayı bırak ve yanıma gel. Hemen!"
Dudaklarımda istemsiz bir gülümseme belirdi. Kalbimde ise sonsuz bir mutluluk..
Bacaklarıma dolanan küçük kolları hissettiğimde arkamı döndüm. Altın sarısı saçlarının yanı sıra, masum ama bir o kadar da haylaz bal rengi gözleri ile bana bakan bu küçük kızın yüzünde ki koca gülümseme, her seferin de içimi güneşten daha fazla ısıtıyordu. Karmen nefes nefese yanımıza geldiğinde Lora arkama saklandı.
Dadı kendini toplamaya çalışıyordu. "Hanımım çok üzgünüm, ne yaptıysam beni dinlemedi. Nasıl olduysa birden elimden kurtulup kaçtı. Sanırım bunun için fazla yaşlıyım artık" Bunu derken parmağını Lora'ya doğru salladı.
Lora'yı omuzlarından tutup karşıma aldım. Üzerinde sadece elbisesinin altına giydiği beyaz askılı şifon içlik vardı. Yüzüne bakıp başımı iki yana salladım. Yaptığının yanlış olduğunu anlatmaya çalışıyordum. O kadar masum bakıyordu ki..
"Ama anne.. seni görmek istediğimi ona defalarca söyledim. Bana tek dediği şey 'önce banyo.. önce banyo..' sürekli aynı şeyi söyleyip duruyor. Lütfen ona atıma binmem için izin verdiğini söyler misin? Yoksa beni geri götürüp, o banyo suyunda boğacak"
"Lora! Bunu nasıl söylersin?" Karmen'in gözleri kocaman olmuştu. "Majesteleri Kitana, lütfen beni bağışlayın. Sizinle bu şekilde, ulu orta 'anne' diyerek konuşmaması için daha önce de uyarmıştım. Laf dinlememekte sizin kadar inatçı efendim" diyerek çıplak ayaklarıma baktıktan sonra saygıyla başını eğdi.
"Önemli değil Karmen, vadinin ortasındayız ve etrafta kimseler yok" Lora'yı kaldırıp kucağıma aldım ve pembe yanaklarını parmağımla okşadım. "Tüm bu kraliyet olaylarının haricinde netice de ben bir anneyim. Ve bu bütün ünvanların üzerinde.."
"Haklısınız efendim"
"Tabi bu, yarı çıplak etrafta koşturduğu için ona kızmayacağım anlamına gelmiyor" kaşlarımı çatmış ona bakıyordum.
"Belki de babamın yanına gitmeliydim" küçük kafasını kıkırdayarak boynuma gömdü.
"Ah.. öyle mi? Belki de ata binmeyi sana baban öğretmeliydi"
"Hayır, anne lütfen. Babam bana bebekmişim gibi davranıyor. Tek başıma at binmeme bile izin vermiyor. Düşünebiliyor musun?"
Bu cümlesine karşılık olarak gülümsedim. "Haklısın tatlım bu korkunç bir şey.." gülmemek için zor tutuyordum kendimi. "Sen artık koca bir kız oldun. Doğduğundan beri altı kış geçti netice de" Dönüp Karemen'e göz kırptığımda onunda güldüğünü gördüm. Küçük kızımı kucağımdan indirip elini tuttuğumda, dadı elinde tuttuğu şalı onun küçük bedenine sardı.
"Kral evde mi dadı?"
"Hayır majesteleri. Avlanmak için General Klaus ile birlikte ormana gitmişlerdi. Ama neredeyse dönmek üzerelerdir. Bu arada General siz olmadan ava gittiği için mutsuz görünüyordu"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BU SADECE BAŞLANGIÇ
Mystery / ThrillerElimi uzatıp onun elini tuttuğumda beni kaldırıp kucağına aldı. Kendi etrafımızda dönüp duruyorduk. Sanki dans eder gibiydik.. ***** Şimdiyse burada, bu kana bulanmış savaş alanında, yer yüzüne mahşer gününü bizzat ben getirdim. Bu günün geleceğini...