O kısa süre sonra zincirlerinden kurtulacak ve senin için gelecek. Bundan kaçışın yok, senin kaderin bu.
Mahzen de olanlardan sonra Vaha, Defne ve arkadaşlarını yanına alarak kalacakları odaya kadar eşlik etti. her biri için ayrı odalar hazırlanmıştı. Her ne kadar bir arada kalmak isteseler de, Vaha bunu reddetti. Ali'nin gergin ısrarları sonucu adam, en azından iki kadının aynı odayı paylaşmasına izin verdi. Odaya girdiklerinde ruh gibiydiler. Biraz etrafa bakındındıktan sonra sırayla duşa girdiler.
Sıcak su damlaları çıplak vücudundan kayarak süzülürken; akan su eski model gümüş ayaklı küveti dolduruyordu. Defne gözlerini dört tarafı gelişi güzel dizilmiş eski tuğlalarla çevrili banyonun duvarlarında gezdirdi. Aklında ise Marcus'un karşısına geçip gözlerinin içine bakarak kurduğu son cümleler tekrar tekrar yankılanıp duruyordu. Ona karşı her zaman bir ön yargısı vardı. İçten içe bir tarafı ona hiç güvenmese de, az önce olanlar tahminlerinin çok ötesindeydi. Sıcak suyun şiddetini arttırdı ve kollarını bedenine sararak yanmasına izin verdi. Başka seçeneği yoktu, bu kabustan başka şekilde uyanamazdı. Hep yaptığını yapıyordu; uyanmak için kendi canını yakıyordu. Ama işe yaramadı. Sıcak sudan çıkan buharı izlerken onunla birlikte havaya karışıp yok olmayı ve tüm yaşananları unutmayı diledi. Gözlerini kapattı ve kendisini suyun rahatlatıcı etkisine teslim etti. Tabi ki bu fazla uzun sürmedi. Yağmur'un ağlama sesi onu içinde bulunduğu huzurdan çekip aldı.
"Bu nasıl olur? O benim sevgilimdi. Tam iki yıldır Defne, onunla her şeyimi paylaştım ben. Sevinci mi, üzüntümü, heyecanımı, evimi ve hatta yatağımı. Bu kadar ahmak olamam. Hayır.."
Defne bıkkın bir nefes verdi. Göz kapaklarını araladı, gerçekliğe geri dönmüştü. Ayağa kalkarak elini musluğa uzatıp suyu kapattı. Yanında ki askı da asılı duran havluyu aldı ve vücuduna sararak küvetten çıktı. Küvetin hemen yanında klozetin üzerine oturmuş ağlayan arkadaşının hemen önünde durdu.
"Bunu kendine daha ne kadar yapacaksın? Olan oldu, bu gece Yiğit'in gerçek yüzünü hepimiz gördük. Yani Marcus'u"
Yağmur kafasını kaldırıp şüpheyle arkadaşına baktı "Sana neden 'Kitana' diyordu?"
"Bilmiyorum. Ama emin ol bende senin kadar öğrenmeyi istiyorum"
"Ben hala bunun bir.. bir büyü falan olduğunu düşünüyorum. Tüm bu yer ve olanlar göz önüne alınırsa bu hiçte imkansız değil"
Defne'nin sabrı taşmak üzereydi. Gördüklerinden sonra psikolojisi de bu konuşmayı kaldırmıyordu. Hem kendisini hem de kardeşini onlar için tehlikeye atmıştı. Buna rağmen Yağmur'un aklı hala sevgilisi sandığı o adamdaydı.
"Sen ne saçmalıyorsun Yağmur. Olanları görmedin mi? Elinde aniden beliren mızrağı, sarı renge dönüşen gözlerini, etrafına dönen siyah dumanları hepimiz gördük. Bu kadar salak olamazsın. Eğer elinde olsaydı Marcus oracıkta bizi yok ederdi"
"Senin için demesi kolay. Baksana ona adıyla hitap etmeyi çoktan bırakmışsın"
"Evet canım, çünkü gerçek adının Marcus olduğunu acı bir tecrübeyle öğrendim. Tanrı aşkına Yağmur, o Sırat'ı öldürmeye hazırdı"
"Hah.. Sırat mı? Artık önemsediğin şey o mu? Onun için mi endişeleniyorsun?"
"Salak saçma konuşma benimle. Olayları bütünüyle gör. Sırat'ın kafeste ki yaratığa ne yaptığını, onu nasıl yok ettiğini veya kollarında ki ışık saçan dövmeleri görmedin mi? Marcus'tan başka kim, yeterince tehlikeli görünen böyle bir adama saldırmaya cesaret edebilir ki? Onunla kavga etmeye ve hatta onu öldürmeye hazırdı. Bu bile onun, senin sandığın kişi olmadığı kanıtlıyor"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BU SADECE BAŞLANGIÇ
Mystery / ThrillerElimi uzatıp onun elini tuttuğumda beni kaldırıp kucağına aldı. Kendi etrafımızda dönüp duruyorduk. Sanki dans eder gibiydik.. ***** Şimdiyse burada, bu kana bulanmış savaş alanında, yer yüzüne mahşer gününü bizzat ben getirdim. Bu günün geleceğini...