DEFNE
Malikaneye gitmeden 2 saat önce
"Hanımım sayıları çok fazla geri çekilmeliyiz!" Süer nefes nefese karşısındaki krampus ile savaşırken oldukça çevikti.
"Artık duramayız Süer!"
"Süer!!" Heshel hararetle bağırıyordu. "Çocukların bulunduğu arabaya git ve onları oradan çıkart!" Hershel yaşına rağmen oldukça çevikti ve elindeki baltaları korkusuzca ve acımasızca savuruyordu. Her bir darbede ailesinin intikamını aldığını açıkça hissediyordum.
"Şu krampusu öldürür öldürmez dediğini yapacağım!" derken krampusun boğazını sıkan elinden kurtulmak için çabalıyordu.
Benimse ne yaptığıma dair bir fikrim yoktu.
Sürü gelmeden yaklaşık on dakika önce, bana saldıran yaratığı öldürmemin hemen ardından, Hershel da diğer yaratığı öldürmüştü. Hiçbirimizin beklemeye tahammülü yoktu. Tek istediğimiz çocukların sağ ve güvende olmalarıydı. Bu yüzden doğrudan mağaraya dalmıştık. Çocukların orada olacağını umuyorduk ama ne yazık ki mağara boştu. Yaratık ölmeden hemen önce sürüsünün çocukları buraya getireceğini söylemişti. Belki de bu bizim için avantajdı. Sayımız azdı ve ne eve, ne de kaleye haber gönderme imkanımız yoktu. Çocukları kaderine terk edip gitme fikri ise kimsenin aklının ucundan dahi geçmiyordu. Alternatifimiz olmayınca krampusları beklemeye başladık. Beklerken az önce olanları düşünüyor, kılıcımla o yaratığa yaptığım şeye hâlâ anlam veremiyordum. O güç ve saldırı mekanizması içimde aniden uyanmıştı. Tıpkı davet gecesi olduğu gibi... Tek farkla; Bu defa ben kılıca değil kılıç bana hükmetmişti. Hershel yanıma gelip krampusların yaklaştığını söylediğinde kılıcımı tekrar elime aldım. Umudum az önce ki gibi, tekrar bana aynı gücü vermesiydi.
Plânımız yoktu. Zaten plân yapacak kadar kapsamlı bir sayımızda yoktu. Tek duam Tanrı'nın bu gece bize ve o küçük çocuklara merhamet etmesiydi. Bu yüzden mağaradan çıkıp önlerine dikildiğimizde tutunduğumuz tek şey cesaretimizdi.
Şimdiyse tek yapabildiğim karşımda duran dev krampusun saldırılarından kaçmaktı. Kılıcımla ona karşı koysam da gücüm ona denk değildi. Son bir hamle ile kılıcımı, bana savurduğu pençesinin koltuk altına denk getirdim ve derin bir kesik açtım. Öfkeyle bir çığlık atıp üzerime doğru geldi ve elindeki sopasını savurdu. Birkaç adımın geri çekilmiştim ama bu darbeden kaçmam olanaksızdı. Kaçamayacağımı anlayınca gözlerimi kapattım ve bu sona kendimi hazırladım. Çarpmanın etkisiyle yere düşünce gözlerimi araladım. Bana çarpan krampusun sopası değildi. Hershel beni iterek yere düşürmüş ve az önce ki yaratıkla kendisi dövüşüyordu. Baltasını ustaca sallayıp krampusun başına sapladığında yaratık yere yığıldı. Ardın yerde yatan yaratığın yanına gidip baltayı kafasından aldı. Baltadan akan kanlar yere damlarken adım adım yanıma geldi ve kalkmam için elini uzattı.
"İyi misin?"
"Evet, iyiyim."
"Güzel. Git ve çocukları arabadan çıkar. Bunları biz hallederiz."
"Tamam." Koşarak mağaranın hemen yanında duran kafesli arabaya gittim. Arabanın üzeri bir örtü ile kaplıydı. Tüm gücümle örtüye asılıp çektim. Çocuklar arabanın bir köşesine toplanmış ve birbirlerine sıkı sıkı sarılmış korkuyla titriyorlardı. Bir kişi hariç. Sam kollarını iki yana açarak çocuklara siper olmuştu ve gelecek tehlikelere karşı onları korumaya almıştı. Beni görünce heyecanla gülümsedi. Gelip kafesin demirlerine yapıştı.
"Kraliçe..."
"Merhaba dostum. Gitmeye hazır mısınız?" Çocuklar hala korku ile titriyorlardı.
Sam onlara dönüp konuştu. "Merak etmeyin bu kraliçemiz. O benim dostum ve bizi kurtarmaya geldi." Sesinde öyle bir gurur ve umut vardı ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BU SADECE BAŞLANGIÇ
Mystery / ThrillerElimi uzatıp onun elini tuttuğumda beni kaldırıp kucağına aldı. Kendi etrafımızda dönüp duruyorduk. Sanki dans eder gibiydik.. ***** Şimdiyse burada, bu kana bulanmış savaş alanında, yer yüzüne mahşer gününü bizzat ben getirdim. Bu günün geleceğini...