1. KISIM: 7.Bölüm

482 187 314
                                    

Defne algılamaya çalışarak etrafına bakındı. Hala Yağmurla buluşup konuştukları yerdeydi.

"Defne daha iyi misin?"

"Off... Allah'ım çok gerçekti"

"Öyle olmalı, çünkü çığlık çığlığa bağırdın. Ödüm koptu"

"Birde bana sor"

"Kabus mu diye sormuyorum bile"

"İşte ilaçları bu yüzden almalıyım. Bugün içemediğim için oldu bunlar"

"Hayır canım, doktora gitmediğin için oluyor bunlar"

Defne gözlerini devirerek arkadaşına baktı.

"Belki de haklısın"

"Haklıyım tabi. Merak etme tüm bu belalardan kurtulunca seninle özel olarak ilgileneceğim"

"Önce içinde bulunduğumuz durumdan bir kurtulalım da"

"Eee...rüyanı anlatmayacak mısın?"

Defne derin bir soluk alarak rüyasında gördüklerini anlattı. Mezarı, içindeki kadını, taksiciyi, bebeğin babasını, yüzüğü ve lacivert gözlü adamı...hepsini detaylıca anlattı.

"Sanırım anlattıklarım bilinç altına fazla yerleşti Defne"

"Galiba öyle"

Yağmur uzanarak arkadaşının elini tuttu. Parmağında takılı tüzüğe bakarak; "gördüğün yüzük bu mu?"

"Evet"

"Çok hoş. Bu Senem'in sana aldığı yüzük değil mi?"

Defne yüzüğü çıkartıp dikkatlice inceledi.
"Evet öyle" Yüzük altın yada gümüş değildi. Hatta fazlasıyla sıradandı. Yüzüğü güzel gösteren şey, oval yapısının üzerine yapılmış olan kabartma yüz profiliydi. Ayrıca üzerinde belli belirsiz ve anlamsız şekiller ona fazlasıyla antik bir hava katıyordu. Yıllar önce bir arkadaşı doğum gününde hediye etmişti. Ve o günden beri parmağından çok nadir çıkartıyordu.
Defne yüzüğü tekrar parmağına takarak arkadaşına döndü.

"Hava aydınlanmaya başladı. Saat kaç?"

"Altıya geliyor"

"Birazdan gidip yiyecek birşeyler alayım. Daha sonra eve gider sana temiz kıyafetler getiririm. Sonrasında gidip şu harabeye bir göz atarız"

"Ben o kadar zaman burada mı bekleyeceğim?"

Defne kısa bir duraklamanın ardından "haklısın ya. Yok canım, bekleme birlikte gidip kahvaltı yapalım. Hem kalabalık içinde olursak daha emniyette oluruz"

"Mantıklı"

Defne ve Yağmur yaklaşık iki saat daha mezarlıkta oturup zaman geçirdiler. Sonrasında mezarlıktan çıkıp Fatih'e doğru yürüdüler. Kısa süre sonra en sevdikleri pastane'nin kapısından içeri girip, her zamanki masalarına oturdular. Yağmur tedirginliğini üzerinden atamıyor, sürekli etrafına bakınıyordu. Sanki her an biri kolundan tutup onu götürecek gibi hissediyordu.

"Yağmur sakin ol biraz, kimse yok burada"

"Elimde değil"

"Hadi birşeyler yiyelim. Ben kaşarlı omlet yiyeceğim ya sen?"

"Bana da aynısından söyle"

"Tamam"

Defne işaret ederek garsonu çağırdı.
"Merhaba Cem, iki kaşarlı omlet iki de demli çay lütfen. Çayları önden alabilir miyiz?"

"Tabi Defne hanım hemen gönderiyorum"

"Teşekkürler" 

Garson arkasını dönerek masadan uzaklaşınca, Yağmur'a döndü.
"Kahvaltıdan sonra eve gidicem. Gidip gelmem yaklaşık bir saati bulur. Senden istediğim, ben gelinceye kadar burada kalman"

BU SADECE BAŞLANGIÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin