Sanırım Vali'nin saldırısının üzerinden 3 gün geçmişti. Yolu takip ediyordum ama enerjim hızlı bitiyir, hemen olduğum yere çökmem gerekiyrodu. Ayrıca yol üzerinde çok fazla aylak vardı. Saklanmam veya onlarla uğraşmam gerekiyordu.
Yol boyunca yalnız olacağımı düşünüyordum. O tırpanı ve kavanozları aldığım evden ayrıldıktan sonra yolda yalnız bir kurt köpeği ile karşılaştım. Sanırım o da benim gibi yapayalnız kalmıştı.
Elimi çantama atıp bayat ekmeklerden birini ona verdim. Korkarak bana yaklaştı, ekmeği yedikten sonra bana yaklaşip kendini sevdirdi. Sanırım ufak bir arkadaş edinmiştim.
Terminus'a az bir mesafe kalmıştı tahminimce. İleride bir köprü altı ve tekrar yolu gösteren bir harita vardı. Yolu takip etmeye devam ettim. Köprü altında oturup çantamda son kalan şeyleri yemeyi düşünüyordum.
Köprünün altına geldiğimde sırtımı duvara yaslayıp çantamı önüme aldığım gibi oturdum. Çantamı karıştırıyordum. Sadece bir kavanoz içki, yarım şişe su ve iki bar çikolata vardı. İç çekip kafamı da duvara yasladım. Her şey, yeniden ve yeniden boka sarıyordu. Ümidim kesilmeye başlamıştı. Terminus'ta bana yalan gibi gelmeye başlamıştı. Sadece şu köpekçiğin varlığı beni motive ediyordu. Masum masum bakıyordu bana doğru.
Aklıma her zaman severek dinlediğim bir şarkı geldi. Kavanozun kapağına vurarak ritim tutmaya başladım. Elimdeki tek enstrüman buydu. Derin bir nefes alıp köprünün altında Mary On a Cross söylemeye başladım. Şarkının ritmi ve müziği kafamda çalıyordu, ben de sadece sözlerini söylüyordum. Sanki karaoke yapar gibi.
Şarkı söylemeyeli uzun zaman olmuştu. Hapishanede hep Beth söylerdi, onun sesinin güzelliğinin yanında sesimin berbat olduğunu düşünür, susardım. Etrafımda kimse yokken kendi kendime mırıldanırdım. Sesimi, varlığımı kimse fark etmez, yaptığım işe daha çok odaklanırdım ama şimdi kafamı dağıtmam gerekiyordu.
Şarkıyı bitirmeye yakın, o son kısımda, en yüksek notaya çıktım. Olan gücümle şarkıyı söyledim, sanki sesimi grubun duymasını istermişim gibi. Şarkı bittiğindeyse bir alkış sesi duydum. Kafamı alkış sesine doğru çevirince uzakta üç kişinin bana alkış tuttuğunu gördüm.
"Seninin bu kadar iyi olduğunu bilmiyordum Katerina" dedi tanıdık bir ses.
Uzağı net göremediğim için kim olduğunu bilemiyordum. Ayağa kalkıp onlara yaklaşınca gelenin Sasha, Maggie ve Bob olduğunu gördüm. Başarmışlardı. Heyecanla onlara koşup sarıldım.
"Tanrı aşkına nerelerdeydiniz"
"Olaydan sonra üçümüz hayatta kaldık. Diğerlerini arıyorduk." Dedi Bob.
"Sizi gördüğüme o kadar sevindim ki... Anlatamam"
"Daryl nerede?"
"Bilmiyorum Mag. Ben de onu arıyordum. Bunu sorduğunuza göre siz de bilmiyorsunuz onun nerede olduğunu" yüzüm hafifçe asılmıştı. Oflayıp saçlarımın arasına ellerimi attım.
"Peki Glenn? Onu gördün mü?"
"Hayır, hapishaneyi terk ettikten sonra tek başımaydım uzun zamandır. İlk sizinle karşılaşıyorum"Maggie'nin de suratı asıldı ama benim kadar asık suratli değildi, onun hâlâ ümidi vardı. Bir sey demeden köprünün altındaki yerime geri oturdum ve kafamı duvara yaslayıp kavanozu açtım.
"Karamsar olma, Daryl güçlüdür."
"Biliyorum."Keyfimin olmadığını fark eden minik dostum, aslında çokta minik değil bildiğiniz bi kurt kadar iri, gelip dizlerimin üzerine kafasını koydu. Sağ elimi onun kafasında gezdirirken yanıma oturan Maggie ve diğerlerine baktım.
"Birbirinizi bulmuş olmanız iyi"
Bir sey demediler. Maggie elini koluma koyup, kolumu sıvazladı ardindan hemen yanıma oturdu. Bob ve Sasha da bizden bir iki adım uzağa gittiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dead Outside?
Fanfiction"Fakültedeki büyük gürültünün ardından, hocaların eşliğinde sığınağa gireli nerdeyse aylar oluyordu. Profesörler de dahil olmak üzere kimse hayatta kalamamıştı. Etraftaki o büyük kaos durulduktan sonra ilk işim bir araba bulup şehri terk etmek oldu...