Evin güvenliğinden emin olduktan sonra nöbet tutup tutmamak arasında karar vermeye çalışıyorduk. Bir yandan da ısıttığımız konserveleri yiyorduk.
"İlk nöbet benim"
"Nöbete gerek yok Daryl. Sabaha kadar sessizce uyursak kimse hatta aylaklar bile bizi rahatsız etmez"
"Bence nöbet tutmak hâlâ şart."
"Daryl..."Konserveyi yere bırakıp ona köpek bakışları attım. Nöbet tutmak yerine bir kez olsun onunla kucak kucağa uyumak istiyordum.
"Bana öyle bakma"
"Hadi ama, üst kattaki yatak odalarından birisinde güzelce uyuyalım. Kapıları sağlama aldık zaten."
"Pekâlâ ama bir dahaki tura çıkışımizda benim dediklerimi yapacağız"
"Söz vermem"Konservedeki yemeklerimizi yedikten sonra esneyerek kafamı onun dizine koydum. Uykum gelmişti.
"Hemen uyuyacak mısın?"
"Henüz değil ama çok yoruldum."
"Hastalığından kaynaklıdır."Düşünceli duruyordu. Kafam onun dizlerindeyken elimi yavaşça onun yüzüne doğru götürdüm. Çenesini okşadım. Düşüncelerinden sıyrılıp bana baktı.
"Bu aralar çok düşüncelisin."
"Kafama bir şey takıldı."
"Neymiş o?"
"Ya gerçekten hamileysen?"
"Gerçekten içime boşaldın mı o gece?"
"Ben-"
"Utanma. Zaten olan oldu."
"Belki biraz."
"Evet mi hayır mı?"
"Evet"Doğrulmadan elimi arka cebime götürdüm. Cebimden testi çıkartıp ona uzattım. Günler önce merakla yaptığım test hâlâ cebimdeydi. Test sonucu negatifti. Teste bakıp iç çekti. Hem üzgün gibi hem de rahatlamışa benziyordu.
Bir şey demeden alnıma bir buse kondurup beni kucakladı. Odaya gidiyorduk. Esnemeye devam ediyordum. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Odaya girince beni yatağa bıraktı. Kapıyı da örtüp içten kilitledi. Anahtarı kapıda bırakıp bana, yatağa doğru geldi. Yanıma kendini attı. Ben çoktan battaniyenin içine girmiştim bile, onu da battaniyenin içine aldım.
"Hamile olmamam sanki seni üzdü."
"Bunun için daha erken. Kalacak yerimiz yok. Ayrıca belki bebek olursa Judith kadar şanslı olmayabilir."
"Ben de o yüzden şu anda ne bebek ne evlilik için hazır olduğumu düşünmüyorum. Evet Maggie ve Glenn bu konuda çok cesurlar, bir aile kurmak üzere ilk adımı attılar. Ben bizim o kadar cesur olup olamayacağımızi merak ediyorum."
"Onu ileride düşünürüz. Şimdi uyu hadi."Ona daha çok yaklaşıp kafamı boynuna yerleştirdim. Dudaklarımın ucunda onun nabzını hissediyordum. Teni de olabildiğine sıcaktı. Uykumu getiriyordu.
"Daryl" kafamı hafifçe boynundan çekmiş ona bakıyordum.
"Evet?" O da hafifçe kafasını yastığında oynatmıştı, kafasını bana doğru eğmiş gözlerime bakıyordu. Karanlıkta gözleri gözükmese de hissediyordum bana baktığını.
"Şartlar izin verir de yaşarsam ve iyi bir yer bulursak ben..."
"Sen ne?"
"Dixon soyadını almak isterim"Bana biraz daha bakıp, yine beni boynuna bastırdı. Ellerini o kadar büyük açmış ve sırtıma öyle basıyordu ki bir an cidden bütünleştik sandım.
"Belki sana geçmişini unutturamam ama sana güzel bir gelecek vermek isterim"
"Bundan şüphem yok güzelim."Ben uykuya dalmadan önce bir şeyler daha söylemişti ama ben uykuya dalmak üzere olunca dediklerini tam duymadım.
Sabah güneş doğar doğmaz Daryl uyanmıştı. Beni de uyandırdı. Biraz mızlayarak yataktan kalktım. Aşağı kata inmeden yatağın ayak ucundaki çantamı aldım. Daryl önümden yürüyüp önüne koltuk dayadığımız kapıyı benim için açmıştı.
Beraber arabaya doğru gidiyorduk. Bugün daha iyiydim. Ağrım yoktu ve karnım toktu ayrıca yeteri kadar uyumuştum. Arabaya binip dün takip ettiğimiz yola gitmek üzere yola çıktık. Daryl bugün keyifliydi. Bizimkilerin geçici kamp yerine kadar beraber gülüp sohbet ederek gitmiştik. Arada, eskisi kadar utanmasa da hâlâ utanıyordu, elimi öpüyordu.
Benim tatlı utangaç maymunum. Bana ayak uydurmaya çalışıyordu. Benim kadar enerjisini dışa vurmayacağını ikimiz de biliyorduk ama yine de deniyordu. Elimi tutmaya çalışıyor, beni öpücüklere boğmayı deniyordu. Ben de onun gibi sessiz olmayı deniyordum. Bazen çok konuşuyordum çünkü.
"Daryl"
"Evet?"
"Bence bir gün birbirimiz gibi davranmalıyız"
"Nasıl yani?"
"Yani ben senin bakış açından nasıl görünüyorsam bir gün boyunca öyle davranmaya çalış, ben de senin için aynısını yapayım."
"Bu benim için zor olur. Ayrıca biraz fazla çocuksu"
"Hadi ama aramızda on yaş var diye benimle çocuksu şeyler yapmayacak mısın?"
"Beni rezil etmeyeceksen sorun yok"Güldüm ve yine bakışlarımı yola çevirdim. Çok utangaçti ama bu hallerini seviyordum.
Grubumuza ulaştığımızda biz ikimiz hariç herkesin keyifsiz olduğunu görünce şaşkınlıkla onlara baktık. Ayrıca Ty artık yoktu görünürde. Sanırım onu kaybetmiştik. Çıktığımız kasaba seferi bile boşunaymış gibi hissettirdi. Elimdeki çantayı yere bırakıp Daryl'a sarıldım. Tyreese gibi en başından beridir insanlığını korumayı başarmıştı. Öyle nazik birisini kaybetmek çok üzücüydü. Onu bulunduğumuz kampın yakınlarında bir yere gömdük ardından yola devam ettik.
Bir hafta sonra yiyeceğimiz yine tükenmiş hatta susuz kalmıştık. Daryl ekip için su aramaya çıkacağını söyledi. Ben de ısrar edip Daryl ile ekipten ayrıldım. Etrafta su aranıyorduk. Tüm göller, akarsular kurumuştu. Adımlarımı Daryl'ın aksi yönüne çevirip arama alanını genişletmek üzere ondan ayrıldım.
İlerlerken elim ayağım titremeye başladı. Susuzluktan sanırım bedenim artık kendi kendini kapatıyordu. Ayakta kalmak için ağaca yaslandım ama daha sonra bayılmışım.
Ayıldığımda hiç bilmediğim bir yerdeydim. Yumusak bir yatak üzerine uzanmıştım. Kolumda serum vardı. Başındaki hemşireye baktım.
"Neredeyim ben? Daryl nerede?"
"Sakin ol tatlım. Burada güvendesin. Daryl kim bilmiyorum"
"Buraya nasıl geldim? Kim getirdi beni"
"Seni buraya Aaron getirdi. Arkadaşınla su ararken ormanda bayılmışsın."
"Beni arkadaşlarıma götürün. Lütfen"Ben yatakta debelenirken Aaron denen adam odaya geldi. Güler yüzlü, sevimli bir adamdı. Yanımdaki koltuğa oturdu.
"Katerina White öyle değil mi?"
"Kimsin? Beni nereden tanıyorsun?"
"Sakin ol Katerina. Ben Aaron, bir haftadan daha uzun süredir seni ve arkadaşlarını takip ediyordum. Biz sizi-"
"Neden? Ne istiyorsun bizden?"
"Kötü bir niyetim yok. Sizi buraya, Alexandria'ya getirmek için sizi takip ediyordum. Yiyeceğiniz yok, güvende değilsiniz fakat bir o kadar da birbirinize desteksiniz. Güçlüsünüz. Bizim sizin gibilere ihtiyacımiz var."
"Ne yani koruyucu melek arıyordunuz ve beni bulup buraya getirdiniz ve beni kullanıp grubumu buraya mı getireceksiniz? Eğer amacıniz kötüyse..."
"Yemin ederim kötü bir niyetimiz yok."Yatakta doğruldum ve kolumdaki serumu çıkarttım. Değerlerimin iyi olduğunu başımdaki elektronik ekrandan okumuştum bile. Bir yandan da göğsümdeki yapışkanları çıkartıyordum.
"Dur nereye gidiyorsun?"
"Daryl'ı bulmam gerek."
"Şu anda gidemezsin"
"Bal gibi de giderim. Değerlerim gayet iyi ayrıca serum için teşekkür ederim. Şimdi gitmem gerek."
"Kate... Yani Katerina sana Kate diyebilir miyim?"
"Ne demek istiyorsan de."
"Kate, bana yardim etmelisin. Ciddiyim biz kötü insanlar değiliz."
"Ah öyle mi? En son gittiğimiz yerde de aynısını diyip arkadaşımızin bacağını gözlerinin önünde yemişlerdi."
"Tanrım... Ben bunu duyduğuma çok üzüldüm."
"Bak Aaron. İyi birisine benziyorsun ama grubumuzda iki çocuk ve bir bebek var. Kendi canım umurumda değil. Ben ölmekten korkmam ama çocuklara veya erkek arkadaşıma bir şey olacak olursa tek kişiyim demem hepinizi öldürürüm."
"Sana teğmin ederim ki kılınıza dahi zarar gerlemeyecek. Ayrıca tek başına nasıl bizi öldürebilirsin ki?"
"Benim bu kadar masum durduğuma kanma."
"Ah pekala, ben dışarı çıkıyorum sen kıyafetlerini giy. Hazır olduğunda beraber Deanne'ın yanına gidelim."Giden Aaron'un arkasından baktım. Daha sonra komodinin üzerindeki temizlenmiş olan kıyafetlerime baktım. Sırayla hepsini giydim. Kapının önünde dikildim. Belimde kemerim ve silahlarım olmayınca kendimi yalnız hissetsem de bu kapıdan dışarı çıkıp arkadaşlarim ve özellikle çocuklar için bu ortamın iyi olup olmadığından emin olmalıydım. Derin bir nefes alıp elimi kapı tokmağına attım. Yavaşça tokmağı cevirip kapıyı araladım ve dışarı çıktım. Aaron evin girişinde beni bekliyordu. Ona doğru yaklaşınca dış kapıyı açtı. Beraber Alexanderia diye bahsedilen yerin içinde bir gezintiye çıktık.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dead Outside?
Fanfiction"Fakültedeki büyük gürültünün ardından, hocaların eşliğinde sığınağa gireli nerdeyse aylar oluyordu. Profesörler de dahil olmak üzere kimse hayatta kalamamıştı. Etraftaki o büyük kaos durulduktan sonra ilk işim bir araba bulup şehri terk etmek oldu...