Alexandria'ya geri dönünce karavandaki malzemeleri indirmeye başladık. Belime ağrılar giriyordu ama kasaları taşımaya kendimi zorluyordum. Benim zorlandığımı fark eden Paul bana doğru koşarak geldi ve elimden kasayı aldı. Nefeslenmek için oturduğumda Daryl yanıma geldi. Keyfisize benziyordu
"Jesus ile nereye gittiniz?"
"Ne?"
"Hilltop'tayken, Jesus ile nereye gittiniz?"
"Bir yere gitmedik?"
"Yalan söyleme sizi duydum. Bir de üstüne bana yalan söyledin, Jesus erkeklerden hoşlanıyor dedin"
"Öyle zaten. Anlamıyorum neyi ima ediyorsun? Sence ben seni aldatıyor muyum?"
"Bilmem sana sormalı? Aldatıyor musun?"
"Daryl aptal aptal konuşup delirtme beni. Şu dünyadaki tüm erkekler kapıma dizilse yine de onlara bakmam. Ayırca seni aldatacak olsaydım bir ay önce seninle evlenmezdim"Ayağa kalktım. Mide bulantım artmıştı, elimle ağzımı tutarak eve ilerledim. Aptal aptal konuşması sinirimi bozmuştu.
Eve gidip kustuktan ve sakinleştikten sonra toplantı için kiliseye gittim. En arkadaki sıralardan birisine oturdum. Toplantı bitimine kadar sessiz durdum. Morgan'ın dedikleri mantıklıydı ama çocuk katili olan kişilerle konuşma yapıp orta yolu bulacağımızı düşünmüyordum. Daha sonra Aaron firkini belirtti, savaşmaktan çekinmeyeceğinden bahsetti. Rick'in fikrini hepimiz kabul etmiştik en sonunda.
Hilltop'tan gelen adamlardan birisi bize, koruyuculara erzak verdikleri yeri tarif etmeye başladı. Hepimiz tahmin yürütmeye başladık. Cephaneliğin nerede olduğunu bulursak her şeyi kontrol altına alabileceğimizi düşünüyorduk.
"Sabaha karşı, gün doğmadan bahsedilen yere giriyoruz o halde. Böylece hem korumalar yorulmuş olacak hem de koruyucular derin uykuda olacaklar."
Hepimiz bu fikre onay verdikten sonra hazırlanmak üzere evlerimize döndük. Eve girince Melinda'ya bakındım. Evde yoktu büyük ihtimalle Carl ve Judith ile beraberdi. İç çekip koltuğa oturdum. Parmaklarımla burnumun kemerini sıktım. Daha sonra sinirden ağlamaya başladım. Ağladıkça rahatladım.
Biraz toparlandıktan sonra cebimdeki görüntüye baktım. Minicikti, nokta kadar. Babası onu kabul eder mi diye korktuğum için henüz onun varlığını sadece dayısı biliyordu. İç çekip dişlerimle dudaklarımı soymaya başladım. Daryl'a bebeği ne zaman söylemeliydim bilmiyordum. Doktorun dediğine göre üç haftalıktı. Daha minicikti, ultrasonda bile ben dikkat etmesem doktor fark etmeyecekti.
Kapının açıldığını duymamışım. Görüntüye bakarken dalıp gitmişim. Bir el uzanıpta ultrason görüntüsünü elimden alana kadar kendime gelmedim. Aniden kafamı kaldırdım. Daryl elimden almıştı onu.
"Maggie'nin mi bu?"
"..." Sessizce kollarımı sıvazladım. Ne desem bilmiyordum.
"Kat, bir soru sordum."Görüntüyü tutarken sol üstteki ismimi parmağı ile kapattığını fark ettim. Yavaşça parmağını oradan çektim.
"Senin mi?"
"Evet."
"Yani bizim?"
"Evet, Daryl"
"Hani ben bir şey göremiyorum"Parmağımla keseyi ve rahmimin aldığı ufak şekli gösterdim. Yine çok anlamışa benzemiyordu ama yine de dikkatle beni dinliyordu. Ayrıca sesi ve hareketleri yumuşamıştı bir anda.
"Anlamadım."
"Uzun lafın kısası, hamileyim."
"Dalga geçiyorsun?"
"Dalga geçmiyorum D. Cidden."Hâlâ biraz kırgındım. Onunla çok fazla göz kontağı kuramıyordum. Benim bu halimi fark edip çeneme elini koydu, ona baktırdı. Gözlerini hiç gözlerimden ayırmadan beni yavaşça öptü.
"Bunu bana niye söylemedin?"
"Ne tepki verirsin bilemedim."
"Paul ile doktorun yanına mı gittiniz?"
"Evet"
"Kat."
"Efendim?"Biraz duraksadı. Baş parmağı ile çenemi okşarken düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dead Outside?
Fanfiction"Fakültedeki büyük gürültünün ardından, hocaların eşliğinde sığınağa gireli nerdeyse aylar oluyordu. Profesörler de dahil olmak üzere kimse hayatta kalamamıştı. Etraftaki o büyük kaos durulduktan sonra ilk işim bir araba bulup şehri terk etmek oldu...