Şu tuhaf kuduz salgının üstünden neredeyse 1 yıl geçmişti. Aylardır tek başıma, kimseden haber alamadan, bulduğum konservelerin dibini sıyırarak veya bulduğum ilk kuşu yiyerek hayatta kaldım. Başlarda geceleri ağaçların tepesinde uyumaktan bedenime kramplar giriyor kıpırdayamiyordum sabahları ama zamanla her şeye alıştığım gibi buna da alışmıştım.
Olaylar ilk patlak verdiğinde Atlanta'da bir üniversitede tıp fakültesi öğrencisiydim. Öğrenciyim dediğime bakmayın değistirdiğim 3. Üniversitemde doktoramı yapıyordum. Yani nereden baksanız 27-28 yaşında vardım. Önceki üniversitelerimde, ziraat mühendisliği ve tıp fakületsini bitirmiş, tıp fakültesini bitirir bitirmez yine üniversitelere başvuruda bulunmuş ve insan beyni üzerine doktora yapmaya hak kazanmıştım. Büyük bir heyecanla ailemi, kedim ve babamdan bahsediyorum, onları geride bırakıp Atlanta'ya taşındım.
Ben hep derim, bendeki bu şansla ben aya kaçsam yine bu kuduzlar beni bulurlar ya, geldikten bir hafta sonra şehir birbirine girdi. Sanki hastalığı şehre ben getirmişim gibi. Başlarda her şey kontrol altındaydı, yani sanırım. En azından yetkililer öyle diyordu.
Daha sonra anladık ki yetkililerin hiçbir işi becerdiği yokmuş ve ülke çoktan düşmüş. Başlarda babama ulaşmayı çok denesem de ulaşamamış ve sonradan onun da kuduz olduğunu düşünüp ümidi kesmiştim.
Anlamsiz sekilde soğuk kanlı davramışım aslında yeni fark ediyorum bunu, normalde de evet soğuk kanlıyımdır ama söz konusu babamsa soğuk kanlı olmayı bırakırdım ama insanlık hali, insan bencildir öncelik hep kendisidir. Vahşi hayvanlar gibi hayatta kalmaya odaklanınca babamın varlığını ve acısını bir kenara attım.
Ah, bu arada size kendimden bahsetmedim öyle değil mi? Ben Katerina, siz Kat diyin yine de. Dediğim gibi değiştirdiği üniversitede doktora okuyan zavallı bir kızdım ben. Şimdi de terminatör olma yolunda ilerleyen yalnız bir kızım.
Siz beni tanıya durun, ben şuradaki kuduzu haklayıp ardından mataramı su ile doldurup biraz dinleneyim yoksa olduğum yere serileceğim.
Yani anlayacağınız dünya boka sarmış, dünyada hayatta kalan az insandan birisi de benim ve ordan oraya hoplayıp zıpliyorum. Ha, bu arada bunlara niye kuduz diyorum diye merak ediyorsanız, kuduz olmuş hayvan belirtilerini gösteriyorlar. Bu yüzden bence onlara kuduz demek daha mantıklı.
Kuduzu yere serdikten sonra akan suya matarimı eğip içini suyla doldurdum. Su acayip şekilde berraktı ve sanırim bu suda yıkanabilirdim. Eşyalarımı ağaca asıp soyundum. Elimde yine bıçağım vardı. Suyun içine girip yıkanmaya başladım. Bedenim güzelce ovuşturup geçen haftadan beridir bedenimde olan kirin bedenime veda edişini kolaylaştırdım.
Yıkandıktan sonra ağacın dalına astığım çantamı kurcalayıp temiz olan birkaç parça kıyafeti yere koydum. Her ne kadar kuduzlarla dolu bir dünyada dahi olsak temizlik benim için önemliydi. Kirliler bir tarafta, temizler bir taraftaydı.
Çamaşırlarımı giymek için eğildiğimde bir hışırtı duydum. Elim direkt bıçağıma, ve bir parça kıyafete kaydı. Kıyafeti giyemedim ama sol elim göğsümün üzerinde, bedenim o bez parçasi ile sarmıştım, diğer elimde ise bıçağım ile etikte bekliyordum, sırtımı ağaca verdim. Sesi takip ediyordum.
Ses iyice yaklaştı. Hışırtılar, hırıltılar ve ciyaklayan bir sincap bana doğru koşmaya başladı. Rahatlayıp derin bir iç çektim. İç çekmemle bacaklarımın arasında koşan sincabın bir okla vurulmasi bir oldu.
Şaşkın gözlerle çalıların arasına baktım. Bir erkek, nereden baksanız benden 10 yaş büyüktü, elinde arbaletini bana doğrultmuş sessizce geliyordu.
"Geri bas!"
"Kimsin sen?"
"Bunu asıl benim sormam gerek! Kimsin? Burada ne işin var??"
"Gördüğün üzere avlanmaya çıktım ve avımı bacaklarının arasından çek"Göz devirip bir iki adım sincap leşinden uzaklaştım. Adam sessizce gelip sincap leşini ve okunu aldı. Bana uzun uzun baktı.
"Ne var?"
"Tek misin?"
"Seni ilgilendirir mi?" Bir yandan giyiniyordum.
"Evet haklısın, ilgilendirmez"Ağaç dalında asılı duran eşyalarımı aldım ve kirli çamaşırları çantama attım.
"Sen?"
"Hm?"
"Grubun var mı?"
"İlgilenmediğini sanıyordum"
"Bak dostum, aylardır dışarıda tek başımayım. Bir iki insanla beraber olmak işime yarayabilir"
"Seni isteyeceğimizi nereden çıkardın?"'Ciddi misin sen?' der gibi bakış atıp, dilimi ağzımın içinde yuvarladım. Aylardır hayattayım, size iyi bir koruma olabilirim farkında mısın sen?
"Aylardır hayattayım, size iyi bir koruma olabilirim farkında mısın sen?"
"Korumaya ihtiyacımız yok"
"Sen kaybedersin..."
"Daryl"
"Sen kaybedersin Daryl. Seni tanımakta güzeldi"Sallanarak Daryl'ın ayaklarının gösterdiği yöne döndüm. Eh, insanlarla karşılaşmadım demiş olabilirim belki ama bu ufak bir yalandı. Ama yemin ederim keyfi öldürmedim onları, beni öldürmek için çabalayan apatlları alt ettim sadece. Sonra da gruplara uyum sağlayamadığımı, geçici grup üyesi olmanın benim açımdan daha iyi olacağına karar verip gruplardan ayrıliyordum.
Daryl'ın önünden sallanarak yürüdüm. Emindim onun beni takip edeceğine. Çünkü onun gitmek üzere olduğu yöne hareket ediyordum. Fakat sanırım yanılmışım. Arkamı döndüğümde Daryl yoktu. Zortlamıştım.
İç çekip sallanarak ormanın içinde ilerlemeye devam ettim. İlerledikçe orman seyrekleşiyordu. İleride bir kule görmemle adımlarımi hızlandırmam bir oldu. Adeta koşar adımlarla gördüğüm yapıya yaklaştım. Tellerin etrafında açıklık arıyordum.
"Hadi ama..." Kafamı biraz sağa çevirince kesilmiş ve birbirine bir iple bağlanmış olan açıklığı gördüm.
'İşte budur.' diye düşünüp kosarak o açıklıktan içeri girdim. Koca hapishane tertemizdi neredeyse hiç kuduz yoktu. Anlaşılan birileri benden önce gelmiş ve burayı temizlemişti. Belki onlara katılabilirdim veya ikinci seçeneğe başvurabilirdim. Elbette ikinci seçeneğe başvurmayı hiç istemiyordum, o yüzden birinci seçenek doğrultusunda giriş kapısına koştum.
Aylar sonra kafamı sokabileceğimi umduğum bir yer bulmuştum. Telleri ellerimle yokladım. Kapı kapalıydı giriş zordu. Tellerden tırmanıp içeri girdim ve binanın kapısına yaklaştım. Etrafı yoklerken karşımda iki adam belirdi.
"Ops, şey ehe... Ben kötü değilim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dead Outside?
Fanfic"Fakültedeki büyük gürültünün ardından, hocaların eşliğinde sığınağa gireli nerdeyse aylar oluyordu. Profesörler de dahil olmak üzere kimse hayatta kalamamıştı. Etraftaki o büyük kaos durulduktan sonra ilk işim bir araba bulup şehri terk etmek oldu...