16. Bölüm

160 13 6
                                    

Rick bizi ayırdıktan sonra bir şekilde orta yolu bulup Bob'ın bahsettiği okula doğru gitmeye karar verdik. Geride Rosita, Gabriel, Eugene, Carl ve Judith kalmıştı. Biz ormanın içine doğru ilerlemeye başlamıştık. Biz giderken kiliseye doğru hareket eden bir avuç insan olduğunu fark edince bizimkileri durdurdum.

"Rick..." Silahı doğrultarak geri peşlerinden hareket ettik. İçeri girmeden biraz bekledik ki iyice gardlarını düşürsünler.

Biraz zaman geçtikten sonra iceri girdik. İçeri girer girmez Rick birinin elini vurdu. Martin denen şiş gözlü ise bana silah dogrultuyordu. Ona doğru yürüdüm.

"Silahı bir yerine sokmadan önce indir ve diz çök"
"İndirmezsem?"
"Göstermemi istemezsin"
"Martin, indir silahını ve diz çök"

Hepsi yere diz çöktükten sonra Martin'i gözüme kestirdiğim gibi yakasına yapışıp havaya kaldırdım. Onu kilisenin içinde öldürmeye niyetim yoktu. Ne kadar farkli inanaca mensup olsam da başka dinin mabedinde birine zarar veremezdim. Özellikle ilahi bir dinin mabedinde bunu hiç yapamazdım.

Martin'i sürükleyerek dışarı çıktım. Bahçeye çıkınca onu yere fırlattım ve üzerine yürüdüm. Bıçak kirletmeye veya mermi harcamaya niyetim yoktu. Martin sırt üstü yatarken ayağımın teki ile boğazına bastırdım. Nefesi kesiliyor ve morarmaya başlıyordu. Morardığını görünce yerdeki ayağımı da yerden kaldırıp tüm ağırlığımı onun boğazının üzerinde olan ayağıma vermemle boynunun kırılması bir oldu. Sonra da bıçağı kafasına saplayıp aylak olmasını engelledim.

"Lanet olsun. Bıçağımı kirlettim, yine"

İçeri girdiğimde ise kan gövdeyi götüruyordu. Rick ve diğerleri vahşice öteki dört adama saldıriyordu. Rick ne zamandır bu kadar korkunç insana dönüşmüştü? Hayretle onlara baktım.

Cesetleri dışarı atınca kapıları kapatıp içeride sabaha kadar Bob'ın başında Sasha ile bekledim. Sabah gün doğarken de son kez Bob'ı görmek için tüm arkadaşlarımiz geldi.

Odadan çıktıktan sonra Abraham ve diğerlerini uğurlamak için dışarı çıktık. Herif buradan gitmeyi kafaya koymuştu. Sinirimi bozsa da haklıydı gitmeyi istemekte. Bizim için yapıyordu bunu. Daryl ve Carol geri geldikten sonra biz de onların arkasından gitmeyi düşünüyorduk.

Onlar gittikten sonra içeri girdim. Judith'i kucaklayıp onunla ilgilendim gün boyu. Şu anda dikkatimi verebileceğim tek şey oydu. Evet bebeklerden çok anlamazdım ama onunla ilgilenmek istiyordum.

Akşam, belki gece artık zamanı takip etmeyi bırakmıştım. Michonne'un duyduğu sesi ben de duymuştum. Judith'i yattığı yere bırakıp elimde pala ile dışarı çıktım.

"Mich..? Kim var orada?"
"Benim Kate"
"Siktir..!"

Hızla Daryl'a doğru gidip sarıldım. İyiydi ama yanında tanımadığımız birisi ile gelmişti. Daryl'a sarılmayi bırakıp çocuğa baktım.

"Yine nereye kayboldun?"
"Carol'ı Beth öldükten sonra gördüğüm arabaya birilerinin bindirdigini gördüm. Onu bulmak için gittim."
"Peki Carol? Bu çocuk? Araba?"
"İçeri geçin. Sana hepsini anlatırım."

Hâlâ biraz ona dargın olduğum için elini tutmadan sadece yanında ilerleyerek kiliseye girdim. Daryl yerdeki kan izlerine bakıyordu.

"Ben yokken ne oldu?"
"Terminus'taki ruh hastaları bizi takip etmişler. Bob'ı kaçırıp adamın sol bacağını kesip yemişler. Bob ısırıldığından bahsedince korkup onu buraya geri getirmişler. Dün gece siz yokken o gerizekalıları bulmaya gittiğimizde kiliseye geldiler. Sonra hepsini hallettik."
"Sana zarar verdiler mi?"
"Canlarına okudum. O herifin canıni nasıl aldığımı görmeliydin"
"İyi iş çıkardığına eminim, o konuda şüphem yok."

Dead Outside?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin