Keyifli okumalar♡Telefonumun ekranından kendi tipimi biraz daha inceledikten sonra Rehpere girdim. Berkay'ı bu ortamda görüntülü aramak ne kadar mantıklıydı bilmiyorum ama umrumda değil.
"Kanka..." der demez hönkürmeli püskürmeli gülen mal arkadaşıma ofladım. "Nasıl? Hayatında görüp görebileceğin tek minik şeyi de müfettişte gördükten sonra evlenmekten vazgeçtin mi?"
Panikle etrafımdaki ailem sandığım aileme ve ailem olma ihtimali olan aileme göz attım. Kimse durumu çakmayınca da telefonumun sesini kapatarak ayağa kalktım.
"Nereye Alin?"
Sıçmaya giderken de haber vereyim mi anne? İster misin?
Şimdi ailem olma ihtimali olan aileme boş yere rezil olmaya gerek olmadığı için cevabım sıçmaya anacım, olmadı.
"Müsaadenizle ben bir elimi yüzümü yıkayıp geliyorum." Aklımdaki cümleydi. Ama ağzımdan, "yeni öğrenmiş olduğum bilgiler ışığında kendimi hastanenin çatısından atarak kanatlanmayı bekleyeceğim, anneciğim." Cümlesi çıktı.
Panikle ayağa kalkan ailelerim yüzünden duraksadım. Eski annem olabilme ihtimali olan annem kolumu tutarak "saçmalama Alin, geç otur şuraya." Diyerek beni tekrar hastane sandalyelerine çekti.
Diğer ailemin yanındaki kızın güldüğünü duyunca "ne var? Niye gülüyorsun?" Diye çemkirdim. Mesanemdeki şişkinlik ve Berkay'ın şuan bizi dinliyor olduğu gerçeği gerginliğimi katlayıp daha çok tuvalete gitme isteğimi körüklüyordu.
"Sadece benden şikayet eden ailemin yeni kızlarının intihara meyilli olması komik geldi, o kadar." Diyince tekrar ayağa kalktım. "Saçmalamayın, sadece tuvalete gidiyordum. Dalga geçtim."
Bu sefer giderken kimse engel olmamıştı. Hızlı adımlarla tuvalete girdiğimde Berkay'ın sesini açarak "kanka bekle, patlamama ramak kaldı." Diyip yüzüne kapattım.
İşimi bitirip çıktığımda anneme hastanenin kafeteryasına ineceğime dair bir mesaj attım.
Tamamdı. Bu kadarı onun için yeterliydi. Beni arayıp neden oraya indiğimi ya da ne zaman geleceğimi sormayacağını biliyordum. Çünkü Meryem Akyürek sadece zorunlu bir anneydi. Zorunda olduğu şeyleri yapardı.
Ölmeyi beklerdi ya da. Bazen sadece zorunda olduğu için yaşadığını düşünürdüm.
Yemek yapardı. Zorunda olduğu için.
Bana kurabiye yapardı. Zorunda olduğu için.
Babama katlanırdı. Zorunda olduğu için.
Gerçi beş yıl önce onu yapmayı da bırakmıştı. Babama katlanamıyordu, babamın onu sevmesine. Boşanmışlardı.
Çünkü annem hep benim biyolojik babamı seviyordu. Ölmesi onun sadece ruhunu değiştirmişti. Onun ruhunu öldürmüştü.
Ya da artık o kızın biyolojik babasıydı.
Kafetaryaya inerken kendi kendime güldüm. Kafeteryadan bir bardak sıcak çikolata alarak duvar kenarında boş bir masaya oturdum.
Telefonumu çıkarıp masadaki peçeteliğe sabitlediğimde çalan şarkıya güldüm. Acayip hayvanlara benziyirsen.
Berkay görüntülü arıyordu. Sırıtarak açtım. "Alin nerdesin? Eve geldim seninle dalga geçecektim, yoksun." Diyen Berkay'a göz devirdim. Gayet de şuan evdeydi.
"Yalan söyleme, İldem'e mi söyledin baksın diye?"
Sırıttı. "Evet. Konuyu değiştirme, neredesin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
içimizdeki şeftali -GERÇEK AİLEM-
Teen FictionHepimizin acıları var, bunlar bizim çekirdeğimiz. Hepimizin kişilikleri var, bunlar özümüz. Hepimizin maskeleri var, bunlar da şeftali kabuklarımız. Aslında hepimiz birer şeftaliyiz. Ve ben aslında bir Nektariye aşık oluyorum. Bu hikaye şeftalinin...