30_☞Gerçek Tiyatro

297 29 11
                                    


BSB018'e ithaf edilmiştir.
(Asla ithafı unutup sonradan güncellemedim.)


Hello ben geldim, geç geldim ama 13.700kelimeyle geldim. Doya doya okuyun djskkska

Keyifli okumalar

Can kazaz- Fırtına
Yüzyüzeyken konuşuruz- son seslenişim
(Bölüm sonu şarkıları)

"Tamam, şunu baştan alın. Kafam çatlıyor, biriniz bana ilaç getirebilir mi?" Kafamı tutarak önümdeki bilgisayara bakarken nerden bulduklarını bilmediğim ağrı kesiciyi masaya koyup sadece suyu içtim. "Vazgeçtim, size güvenmiyorum."

Ivan bilgisayarda birkaç tuşa bastıktan sonra ekranda hareketli bir konum belirdi. "Bu Bay Aleksey'in telefonundan aldığımız son sinyalin olduğu yer." İleri tuşuna bastı. "Bu da vücudundaki takip cihazının son konumu. İki konum birbirine çok ters bölgelerde, bu da bizi şaşırtmak istedikleri anlamına geliyor. Vücudundaki takip cihazını fark etmeleri imkansızdı," parmaklarını kütürdeterek sert bakışlarını ekrana dikti. "Adamın karın boşluğundaydı."

"Başka ne var elinizde?" Başımı ovalarken gözlerimi diğerlerine diktim. "Beyler bir baksanıza ya, dolapta şeftali kalmış mı?"

"Bir de Bay Aleksey'in gittiği arabayı bulduk. Herhangi bir iz yok. Adamları öldürüp kaçırmışlar. Sağ kolunu da bulamadık cesetlerin içinden, onu da almış olmalılar."

Önüme dilimlenmiş bir şekilde gelen şeftali tabağını alıp bir dilimini ağzıma tıktım. O kadar önemli bir adamı elbette ki öldürmeyeceklerdi."Sen bana iki konumun görüntüsünü yan yana açsana."

Dediğimi yaptığında eliyle konumdaki köprüleri işaret etti. "İki köprü çok uç noktalarda. Ülkenin iki farklı ucu da diyebiliriz, birisi batıda diğeri doğuda."

Dikkatlice konumları incelemeye başladım. İki konum arasında en az yüz kilometre vardı. Bu da karşımıza iki ihtimal çıkarıyordu. "Saat aralıkları ne?"

"Telefon konumu gece beş, takip cihazının konumu sabah sekiz."

Düşünceli bir şekilde ekrana baktım. Uçakla ya da hızlı trenle gidilmedikçe üç saat içinde gidilecek bir mesefa değildi. O zaman ya bu yollardan gitmişlerdi ki bu onların kaybedecek zamanları olmadığı anlamına gelirdi, ya da telefonuyla kendisini iki farklı araçla ülkenin iki ucuna taşıyıp imha etmişlerdi.

"Vücudunda herhangi bir cihaz var mı? Nabzını ölçen bir cihaz falan? Yaşayıp yaşamadığını bilirsek en azından ilerlemek için bir sebebimiz olur."

"Şuanda nabzı yavaş," dediği sırada bir tuşa bastı ve odaya sakin kalp ritimleri doldu. "Ya uyutuyorlar ya da ölmek üzere."

Her ihtimali de düşünürler, ne kadar zekiler. Ulan Allah'ın belaları, bu adam ölürse Katya'ya ben mi bakacağım!?

Artık Raskol Rus abiyi bulmak zorundaydım, bu kıza ben bakamazdım.

"Saçmalama ivanoviç," diye tersledim. "Ölmeyecek." Yani umarım ölmez.

"Ivan," diye düzellti beni. "Sağ kolu Layoş'un da nabzı çok yüksek."

Tövbe estağfirullah ama aklıma bir şeyler geldi.

Şeftalimin son iki diliminden birisini alırken hafifçe kaşlarım çatıldı. "Bekle, arabayı nerede bulduk demiştin?"

"Öyle bir şey söylememiştim, güney yakasındaydı. İki konumun orta noktasını alacak olursak biraz daha güneyinde kalıyor."

içimizdeki şeftali -GERÇEK AİLEM-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin