Keyifli okumalar♡
"Vay şeftalisini!" Diyerek şaşkınlıkla elimdeki kitabı yatağın orta yerine bıraktım. "Hepsi öldü lan!"
Akan, elindeki beyin ve anatomisi adlı kitabı hafifçe indirerek bana kitabın üzerinden dik bir bakış attı. "Barlas'ın kitaplarından hayır gelmeyeceğini söylemiştim."
"Hayran kaldım!" Dedim, sırıtıp Akan'ı şeftalime bile mikrofon yapmazken. "Özellikle tarantula'ın deney duygularıyla hareket ederek başrol kıza aşık olması beni benden aldı!"
"Ne!?" Kitabı tamamen indirerek bana dehşet dolu bir bakış attı. "Ne okuyorsun lan sen!?"
"Bilmiyorum ama çok hoşuma gidiyor!" Dedim, kendimi tutamayarak kahkaha atıp. "İsmi 3245'te bir sıcakkanlı, okumak ister misin?"
"Sence akıl sağlığımın ölmesini istiyor gibi mi duruyorum? Sen o yıllarda hayat olacağına inanıyor musun gerçekten?"
"Aptal," dedim yataktaki kitabı alıp özenle kapatırken. "Kitaplar zaten hayal dünyası içinler, hayaller ve sınırları yok. Gerçek hayat çok güzel olsaydı kimse kitaplara ihtiyaç duymazdı. Onlar bizim içinler, kafa dağıtmamız için."
"Öyle miydi?" Elindeki kitaba kafası karışmış bir bakış attı. "Ben bek eğlenemiyorum da."
"Onlar da aslında eğlenmek içinler, dilinden anladığın sürece eğlenebilirsin."
"Kafayı edebiyata mı sardın?" Dedi, yüzünü buruşturarak. "Pis sözelci."
"Sayısal okuyup deliremem tamam mı?" Dedim çirkefleşerek. Aslında okusam, onu da çalışarak hallederdim ama hem ezberim daha iyiydi hem de istediğim meslek sayısala girmiyordu. "Malum, sen pek sağlıklı bir birey değilsin de bay yakışıklı tıpçı. İstediğim meslek eşit ağırlıkta, yoksa ben de biliyorum sayısal seçmeyi."
"Hangi mesleği istiyorsun?" Kitabı kucağına koyarak bana bakmaya başladı.
"Merak pek iyi bir şey değil ya, boşver cahillik mutluluktur. Cahil ol hayatını yaşa."
"Ne diyon lan sen?" Dedi Adanalı damarına bağlayarak. Anlayışlı tek bir cümlesi vardı, o da artık yoktu. "Barlas'tan bir daha kitap falan almıyorsun! İyi gelmiyor sana be! Sana Jules Verne okutacağım."
"Onun iyi geleceğini mi düşünüyorsun?" Dedim sırıtarak. Hapşurdum ardından. "Hepsini okudum ben, hala böyle olduğuma göre pek de bir fayda etmemiş ha?"
Bana ters bir bakış atarak ayaklandı. "Yemin ederim bazen seni boğmamak için kendimi zor tutuyorum. Gıcıksın, gıcık! Gidiyorum ben, vardiya değiştireceğim!"
"Hapishane kaçkını!" Diye homurdandım. Kapı kapanmadan önce arkamdaki yastığı ona doğru fırlattım. Kahkaha atıp kapıyı hızlı bir hamleyle çekti.
Gece zorla uyandırılıp duşa sokulmuştum. Çünkü ateşim çıkmıştı, gerçekten hasta olabileceğimi düşünmüyordum. O karda bile hasta olmamışken nasıl bu yağmurda oldum bilemiyorum, iyi haber yaşıyorum.
Biraz halsizlik ve hapşuruk vardı ama onlar da pazartesi gününe kadar geçerdi. Mutlaka okula gitmeliydim, festival işi söylendiğinde yüzlerindeki ifadeyi görmeliydim.
Büyük ihtimal müdür bey amca, içine beni de katacaktı ama ben zaten işin dalgasındaydım. Eğlenmek için yapardım her şeyi.
Gece, babam ateşim olduğunu fark edince anneme haber vermiş. O da önce beni ılık bir duşa sokarak ateş düşürücü vermişti.
Şurupların tadı hala hatırladığım gibi iğrençti.
Ve sonunda annem işe gitmesi gerektiğinde, başıma Akan'ı dikerek ateşim çıktığında beni onun hastanesine götürmesini söylemişti. Abartmakta ailece coşmuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
içimizdeki şeftali -GERÇEK AİLEM-
Teen FictionHepimizin acıları var, bunlar bizim çekirdeğimiz. Hepimizin kişilikleri var, bunlar özümüz. Hepimizin maskeleri var, bunlar da şeftali kabuklarımız. Aslında hepimiz birer şeftaliyiz. Ve ben aslında bir Nektariye aşık oluyorum. Bu hikaye şeftalinin...