28_ლ Görevimiz Katya

390 36 122
                                    

Keyifli okumalar♡

Bir şey soracağım, siz son bölümün sonunu görebiliyor musunuz? Bende görünmüyor. Yorumlar görünüyor ama bölümün sonu yok.

Bana neredeydin diye sormayın ben de bilmiyorum neredeydim xsjkxkwkskaz

Sumru kayalar.

Ellerimi montumun cebine sokarak ayakkabımın ucuyla toprağı ezdim. Abim gelir gelmez Alin'in ormana gittiğini görmüş ve peşinden gitmişti.

Etraftaki kamp sandalyelerinden birisini alarak oturdum. Abim geldiğinde çadırları beraber kuracağımızı söylemişti.

Etraftaki insanları inceleyerek vakit geçirmeye çalıştım. Kimisi ofluyor, kimisi ailesiyle daha önce çadır kurduğu için kendisiyle övünüyor kimisi de sadece eğlenmeye çalışıyordu işte.

"Abin arkadaşımın peşinden ormana gitti," yanımdan gelen sesle başımı omzunun üzerine çevirdim. Alin'in arkadaşı Berkay yanımda ayakta durmuş benim yaptığım gibi etrafı izliyordu.

Omuz silktim. "Sevgililer, olabilir."

"Ama Mirza ve Barlas da bunu görüp o ikisinin peşinden sırıtarak gitti."

"Bir şey olmaz," diye omuz silktim tekrar. O kadar da konuşkan değildim. İnsanlar genelde tekdüze cevaplarımdan sıkılır ve uzaklaşırlardı. Herkes konuşabileceği birisini isterdi.

Berkay da sıkılmış olacak ki yanımdan ayrıldı. Ellerimi cebimden çıkartarak avuçlarımı birbirine yapıştırdım. Bu beklediğim bir şeydi. Sonuçta sohpet edemediğin birisinin yanında rahatsız hisseder ve uzaklaşma hissiyatı içerisinde olurdun. Onlara kızmıyordum.

Sadece bazen kırılıyordum o kadar.

Onları izlemeye dalmışken birden yanıma bir kamp sandalyesi konduğunda ise yanıldığımı anlamıştım. Berkay sadece sandalye almaya gitmişti.

Bakışlarımı sandalyeden çekerek tekrar etraftakilere yönelttim. Midemin ağrıdığını hissediyordum. Bu ağrı durup dururken nereden çıkmıştı şimdi?

"Daha daha nasılsınız, kara kraliçe?"

"Kara kraliçe mi?" Diyerek kaşlarımı çattım.  "Neden öyle söyledin?"

"Karalar bağlamışsın ya, ondan. Biraz gülümsesene sen, hep böyle dudakların tek çizgi halinde."

"Biz gülümsetmesini bilene gülümsüyoruz zaten," ona direkt bakarak yönümü hafifçe çevirdim. "Görmek istiyorsan önce gülümsetmesini bilmelisin."

Yaptığımız psikolog görüşmelerinden sonra kendimi daha iyi tanıyormuş gibi hissediyordum. Kendimle ya da çevremle ilgili fark etmediğim şeyleri fark etmeme neden olmuştu bu.

İnsanlarla olan iletişimsizliğim benden kaynaklanıyordu. İstersem bunu düzeltebilir, istersem de hep yaptığım gibi kendi kabuğumda kalabilirdim. Sanırım ben böyle olmaktan mutluydum ama başımı çıkarıp biraz da dışarıyı izlemek istemiyor değildim.

"Saçlarını neden kestin?" Diyerek konuyu değiştirdiğinde rahatsız olarak başımı tekrar önüme çevirdim. Bir anlığına ona kayan ilgim tekrar etrafa dağıldı. Ona beni güldürmesini söylüyordum ama o bana saçlarımı soruyordu.

"Kısa seviyorum," diye yanıtladım. Denemiştim. Gerçekten sıradan bir sohpet yürütmeyi denemiştim ama insanlar durduk yere birden yaralarımdan söz edince ben de hiçbir şey olmamış gibi davranamıyordum işte.

"İlk ne zaman kısa sevdiğine karar verdin peki?" Dediğinde kalp atışlarım hızlandı. Kısa falan sevmiyordum çünkü. Saçlarımı ilk ne zaman kestiğimi soruyordu.

içimizdeki şeftali -GERÇEK AİLEM-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin