Bu bölümün yorum sayısına bakacağım. Az olursa diğer bölüme sınır koyarım:/
Yazım yanlışı olan yerlere nokta koyun da düzelteyim olur mu?
Söylemeyi unuttum geçen bölüm ama biz yayına gireli 1 yıl oldu🥳
Keyifli okumalar♡
"Ne yaptın? Tekrar et." Kulağıma gelen sesler boğuk boğuktu. Henüz kendime gelememiştim. Bileklerimde keskin bir sızı ve ensemde de hareket ettiğimde bunun bin katı olacağına emin olduğum bir acı vardı.
Gözlerimi açmadan etrafı dinlemeye çalıştım. Reflekslerime hakim olmalıydım. Yüzümü buruşturmamalıydım.
"Kafasına vurdum."
"Nasıl?"
"Aha böyle," enseme gelen darbeyle ne olduğunu anlamadan bilincim tekrar gitti. Bunlar benimle dalga mı geçiyordu?
Aradan ne kadar geçti bilmiyorum ama bir tür kavga sesiyle inleyerek gözümü açtım. "Aranızdan bir gerizekalı ensemin anasını bekledi," bilincim karanlıktan yeni yeni sıyrılırken tehtidgar bir sesle ekledim. "Onu elime geçirmeyeyim."
"Emin misin hâlâ?"
Bir süre sessizlik oldu. Ardından kabullenmiş bir ses duyuldu. "Vur gitsin."
Ve bir darbe daha.
Ben sikerim ama böyle işi ha! İnsana zorla küfrettiriyorlardı.
"Bizi öldürecek," telaşlı bir ses kulaklarıma geldi. Henüz içine düştüğüm karanlıktan kurtulamamıştım. Ensemde acayip bir ağrı vardı. "Hemen uyandırın onu."
Birden üzerime boşaltılan suyla nefes nefese gözlerimi açtım. Bulanık gözlerim önümdeki üç karaltıda gezindi. Yavaş yavaş netleşen görüntülerle birlikte ellerimden zincirlerle tavana bağlandığımı ve havada sallandığımı fark ettim. Kollarım felaket bir şekilde ağrıyordu. Kaç saattir burada asılıydım?
"Bir kez daha," sıkılı dişlerimin arasından ve önüme gelen saçlarım yüzümden kısıtlı görüş alanımla tehlikeli bir şekilde fısıldadım. "Bunu yaparsanız hepinizi buraya gömerim."
"Papatya çayı?" Diye mırıldandı birisi.
"Sence şuan o beni sakinleştirir mi?"
Mahsun bakışlarını bana dikti. "Sakinleştirmez mi?"
Başımı salladım. "I-ıh, sakinleştirmez."
"Yapmayın."
"Yaptım bile." Kaşlarım çatıldı. "Siz kimsiniz ulan?"
"Tarık ben," dedi papatya çayı teklif eden adam. "Üzerini biraz ıslattım. Ama sorun değil dimi? Serinledin." Elindeki kovayı görmezden geleceğim Tarık.
"Kafanıza vurduğum için özür dilerim, ben de Hakan."
"Ona izin verdiğim için başım belada ama tüm suç onun." Minik oynatmadan eliyle Hakan'ı işaret etti. "Tüm sorumluluk onun. Ben de Süleyman."
"Sizce isimlerinizi mi öğrenmek istedim?" Dedim bayık bayık onları izlerken. "Kimin adamısınız?"
"Şey," Tarık durumu nasıl açıklayacağını bilemez bir şekilde gözleri bende gezindi. "Çok karışık."
"Yani?"
"Söylememiz yasak," dedi Süleyman onu ecel terleri dökmekten kurtararak.
"Gelsenize, bir bakın benim gözüme. Göremiyorum sizi. Saçım gözüme geliyor." Üzerimden hâlâ sular damlıyordu. Kalın badim üzerime yapışmış hatlarımı belli ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
içimizdeki şeftali -GERÇEK AİLEM-
Teen FictionHepimizin acıları var, bunlar bizim çekirdeğimiz. Hepimizin kişilikleri var, bunlar özümüz. Hepimizin maskeleri var, bunlar da şeftali kabuklarımız. Aslında hepimiz birer şeftaliyiz. Ve ben aslında bir Nektariye aşık oluyorum. Bu hikaye şeftalinin...