16_

1.6K 84 22
                                    

Keyifli okumalar♡

Gözlerimi açtığım andan beri karanlık odayı izliyor, neden uykumun bu kadar ağır olduğunu düşünüyordum.

Birisi beni uyurken kesse, haberim olmayacaktı resmen. Mirza o haliyle bir de beni buraya getirip yatırmış olmalıydı. Ve benim bundan uyanınca haberim oluyordu.

Sırtımı yasladığım yatak başlığından ayrılarak ayağa kalktım. Yatağımı toplayıp yanan gözlerimi ovdum. Uyuduğumda saat kim bilir kaçtı.

Ve yine kaç saat uyursam uyuyayım umrunda olmadan sabah altı'da kaldıran biyolojik alarmım beni kaldırmıştı.

Aslında düşündüğüm tek şey uyku problemlerim değildi. Yine kâbus görmüştüm ve yorgundum. Uyurken dinlenmek yerine kendimi daha da yormuş gibiydim.

Bazen yorgun olduğum için bile ağlayasım geliyordu. Psikolojik sorunlarım var diyorum, yaklaşmayın bana.

Gözlerim komidinin üzerindeki siyah kutuya kaydı. Yerimden zorlukla hareket ederek kutuyu aldım ve terasa çıktım. Üzerimde dünden kalma eşofman takımım vardı, duş alıp değiştirmeliydim çünkü bu soğukta bile koştuğum için terlemiştim.

Gözüme yine sallanan koltuğu kestirerek oturdum. Bir bacağımı kalçamın altına kıvırarak diğeriyle kendimi ittim.

Teras bugün sıcaktı.

Gözlerimi kapatarak kutuyu sıktım. Daha fazla ertelemenin bir manası yoktu. O adam, geçmişimden gelen yankılardan birisiydi. Ve benim yankılarım geçmezdi.

O an, yüzünü değilse bile adını neden merak etmediğimi düşündüm. Meraksız bir çocuk değildim, çoğu şey aklımda kalır çözmem gereken bir problemmiş gibi beklerdi orada. Ama onu hiç merak etmemiştim.

Ona güvenmiştim ama beni terk etmişti. Sorun, hâlâ güvenmemdi. Aptal gibi güveniyordum hala. Beni bırakıp gitmeyeceğine değildi ama beni koruyacağına güveniyordum.

Biliyordum ki, gitmeyeceğine güvendiğim herkes gidecekti. Ve geride bıraktıkları enkazı düşünmeyeceklerdi bile. Ne kadar canımın yandığını umursamayacaklardı.

Buğulanan gözlerimi açarak yukarıya baktım ve birkaç kez kırptım. Ağlamak, şuan ihtiyacım olan bir şey olsa bile istemiyordum.

Kızarıyordum sonra.

Derin bir nefesle kendimi hazırlayarak kutuyu açtım. Kare kutunun içinde en yukarıda bıçağım vardı. Onun verdiği işlemeli bıçak. Elime alarak kabzasında kazılı harflere baktım.

S.S.

Ne anlama geldiğini bilmiyordum ama tahminim, onun isminin baş harfleri olduğuydu.

Bıçağı kenara koyarak kutunun içindeki beyaz zarfı aldım. Üzerinde eğik, okunaklı bir yazıyla acılarının merkezini arayan küçük kıza yazıyordu. Okumak için kutunun içindeki her şeye bakmaya karar verdim.

Zarfı da bir kenara koyarken aklıma Koralp'in verdiği zarf geldi. Bir ara ona da bakmalıydım.

Sonraki şey ise küçük, avuç büyüklüğünde bir fotoğraf albümüydü. Üzerindeki siyah deride parmaklarımı gezdirerek yutkundum.

Kapağını açtım.

İlk fotoğrafta oyuncakçının camından raftaki bir oyuncağı izleyen küçük bir kız vardı. İzlediği oyuncak, marsupilami oyuncağıydı. Aklına ne geldiğini biliyordum, kendi Marsu'sunu özlemişti.

O kız, benim dokuz yaşımdı. Bu, beni yıllardır izlediğini mi gösterirdi?

Yedi yaşımdayken, beni duvarın kenarına çeken. Susmamı söyleyen adam beni yıllarca izlemişti. Neyi neden yaptığını bilmiyordum, bildiğim tek şey o gün dikkatini neyle çektiysem yıllar sonra geri gelip beni eğitmeye başladığıydı.

içimizdeki şeftali -GERÇEK AİLEM-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin