10_▪ Ölü kalbin çarpık notaları

2.9K 135 20
                                    

Keyifli okumalar♡

Medya: Barlas ve çalarkenki duyguları diyelim. Tip olarak değil.

Bu bölüm canı Alin çekenlere gelsin♡

Gözlerim tavanda, odağım lambadaydı. Okul benim ömrüm bitince mi bitecekti? Çektiğim neydi a şeftaliler?

Bu lamba ne kadar güzeldi lan?

Daha fazla yatakta yatamayacağıma karar vererek doğruldum. Üzerimdeki pandalı takıma bakarak dudaklarımı büzdüm. Eskiden kahvaltı yaparken pijamalarımla yapardım. Neden burada değiştiriyordum ki alışkanlıklarımı?

Ayağa kalkarak telefonumu elime aldım. Bildirimleri es geçerek saate baktım. 06. 28

Ne kadar geç yatarsam yatayım bu saatlerde hortlayarak uyanıyordum. Elimde değildi, tekrar uyuyamıyordum da. Pencerenin önündeki tüllerden havanın hala aydınlanmadığı belli oluyordu. Alacakaranlık odanın içini esir almıştı. Ayağa kalkarak pencerenin önüne geldim.

Tülleri çektiğimde öylece kalakaldım. Ben salak mıydım da bunca zamandır burada balkon olduğunu fark etmemiştim?

Kendi kendime gülerek pencere zannettiğim cam kapının kulpuna asılıp kapıyı açtım. Kapı sağa kaydığında soğuk hava tenime işledi.

Sabahın bu saatinde kalkmak, çoğu insan için çok zordur. Benim içinse vücudumun manyak alışkanlığı. Günün en sevdiğim vakitleri yanlışlıkla beni uyandıran vücudumun sabah alarmıydı. Çünkü, nefes almana izin vardı. Her şey, yeni uyanıyor sana yaz kış serin bir günaydın yeli estiriyordu.

Kimseye gülümsemek zorunda değildin, yaptıkların için seni sorgulayan insanlar uyuyor olurdu. Evde olmadığını kimse fark etmezdi.

Tıpkı o günkü gibi. Bir şafak vakti, bir ocak ayında, o sokağın izbe duvar sonunda. Ölme!

Başımı iki yana sallayarak güldüm. Balkon genişti ve ovaldi. Daha çok terasa benziyordu. Alacakaranlıkta mobilyaların rengini tam seçemiyordum ama hoşuma gitmişlerdi. Sol tarafta bir asma koltuk, beş armut koltuk ve ortalarında bir sehpa vardı. Sağ tarafta ise L koltuk takımı ve orta sehpanın üzerinde yığılmış kitaplar vardı.

Dikkatli baktığımda terasa açılan bir kapı daha olduğunu fark ettim. Camdan terasa ışık geliyordu, belli ki birileri uyumuyordu. Yan odamda kimin kaldığını bilmediğim için ışığın tam olarak geçmesini engelleyen tül perdeleri izledim.

Ama huzur saatimi kimse için bozacak değildim. Etrafta göz gözdirerek kendi odamın tarafında olan asma koltuğa ilerledim. Kenarlarından tutarak oturdum ve soğuk havayı içime çektim.

Aslında camlar vardı ama belli ki birisi açık kalmıştı ve soğuk kış havası içeriye dolmuştu. Yumuşak minderlere gömülüp bir ayağımı kalçamın altında kıvırdım. Diğeriyle hafifçe iterek asma koltuğun sallanmasını sağladım.

Gözlerimi camdan gökyüzüne diktim. Teras, evin arkasındaki ormanı yandan görüyordu ve gökyüzünün lacivert tonuna bir yağlı boya tablosu gibi uyum sağlıyordu. Yıldızlar kaybolmuştu.

Gözlerimi huzurla kapattığımda kulağıma bir melodi ulaştı. Tanıdık, hüzünlü ama sevdiğim bir melodi.

Bir beyaz orkide'nin gitar notaları.

Dudaklarım kıvrıldığında gözlerimi araladım. Anlaşılan bu sabah, birileri huzurlu anıma bu şarkıyla eşlik ediyordu.

Ayağa kalkarak pıtı pıtı adımlarla yan odaya doğru ilerledim. Çünkü pandalı takımım... biraz... garipti.

içimizdeki şeftali -GERÇEK AİLEM-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin