Keyifli okumalar♡
"Barlas!" Diye kızdı babam. "Düzgün sar şu sarmaları!"
"Ama baba güzeller bak, parmağım kadarlar." Diye itiraz etti Barlas. Sardığı dolma gibi sarmayı elinin yanına koyarak babama uzattı. "Bak."
"Oğlum," elinin tersini alnına dayayarak dertli bir nefes aldı. "Bak bakayım tarife, serçe parmak mı diyor yoksa dört parmak mı?"
"Ya baba!" Dudaklarını büzerek elindeki sarmayı tepsiye itti. "Yapmıyorum işte."
"Küsme lan." Dedim uzanarak etli harca bulanan elimle yanağından bir makas aldım. "Bak göstereyim, yaparsın."
"İstemiyorum, Alin." Çocuk gibi dudaklarını büzerek eliyle yanağını sildi. Kollarını göğsünde bağladı. "Babam yapamıyorsun dedi bana."
Döveyim mi Barlas? Bir daha demesin. Hı?
"Ne trip atıyorsun lan?" Tepsideki sarmalara dertli bir bakış attı. "Karya bizi topa tutacak."
"İlla anneme götürmek zorunda mısınız yani?" Diyerek elinde bir iskeletle mutfağa girdi Akan. "Sarma olmadıysa kabak çiçeği dolmasından götürün."
"Olmaz!" Diye itiraz ettim. "Sarma da götüreceğim. Hem senin elindeki iskelet ne öyle?"
"Çocuklarla rektörün odasından kaçırdık, pazartesi elbise giydirip geri koyacağız. Mikrofon da yerleştirince Gaye konuşacak. Yüz ifadesini görmek için sabırsızlanıyorum."
"Biz de oğlumuz akıllı uslu tıp okuyor zannediyoruz." Diye homurdandı babam. "Meğer beyefendi goygoy peşindeymiş."
"Baba bu goygoylar olmasa ben oradan sağ çıkamam." Diyerek iskeleti buzdolabının kapağına astı. Gelip yanıma oturarak sardığım mükemmel ötesi sarmalardan bir tanesini ağzına attı. "Her yerim insanlar ve onların hormonlarıyla dolu. Kaldıramıyorum, tıp da bir yere kadar heyecan da öğrenme şevki de uçuyor sonra."
"Banane be senin öğrencilik hayatından!" Diyerek sarmalara uzanan eline vurdum. "Yeme sarmalarımı!"
"Baba!" Diye sızlandı. "Ders çalışacağım ama kızın bana sarma vermiyor. Ben açken ben değilim."
"Onu biliyoruz abi." Barlas kinayeli bir sesle güldü. "Sınavı beş dakikada çözüp yemek yemeye çıkınca hocan bir sorun mu var diye annemi aramış."
"Annem başıma sardı zaten o keli." Diye homurdandı Akan. Huysuzca kıpraştı yerinde. "Sabah geliyor, dersler nasıl Akan? Derse giriyor, tekrar yaptın mı Akan, annen çok tekrar yapardı. Dersten çıkıyor, Tekrar yap annen yapardı Akan. Valla bir gün o keli yiyeceğim, annem kontrol et arada demiş her dakika başımda."
"Annen sadece otoriteyi seviyor." Dedi babam. "Ama haklısın o keli ben de sevmiyorum. Eskiden saçlarını savururdu, hareketlerini bırak gözleri bile ben salağım diye bağırıyordu. Bir ara Karya'yı eve çağırdı, niyeti belli tabi şerefsizin fare zehri kattım yemeğine, Karım diye demiyorum Karya da zeki kadın. Fark etmiş hemen. Demediği kalmadı var ya. Şimdi de oğluma dadanıyor."
"Keşke onu masaya yatırıp dalaklarıyla böbreklerinin yerini değiştirebilsem." Derken Akan'ın gözleri masaya kilitlenmişti. "Ben giriyorum ya, daha da zor yapıyor sınavları!"
"Az önce birisini diri diri gömdünüz, farkında mısınız?" Dedim sırıtarak sohpetin garipliğini izlerken. "Avukat olursam sizi kurtarırım merak etmeyin."
"İşte iş birliği, işte delalet, işte mantık, işte adam gibi adamlık!" Akan kolunu omzuma attı. "Avukat cübbesi de yakışır arızaya."
"Sensin be arıza." Dedim kolunu iterek. "Hem ben avukat olacağım demedim, olursam dedim. Olamazsam da İldem'i yollarım o sistemden size bir avukat bulur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
içimizdeki şeftali -GERÇEK AİLEM-
Teen FictionHepimizin acıları var, bunlar bizim çekirdeğimiz. Hepimizin kişilikleri var, bunlar özümüz. Hepimizin maskeleri var, bunlar da şeftali kabuklarımız. Aslında hepimiz birer şeftaliyiz. Ve ben aslında bir Nektariye aşık oluyorum. Bu hikaye şeftalinin...