Keyifli okumalar♡
Hayatımın hiçbir döneminde ya da şöyle tarif edeyim, hiçbir yaşımda huzurlu değildim. Hep maskelerle yaşadım, şeftali kabuklarıyla dolu bir dolabım vardı. Her gün birisini üzerime giyerdim. O kabuğu soyduğunuzda gerçek Alin ortaya çıkardı ama ben hiç çıkmasını istemedim.
Sevmezler diye belki. Umursamamalıydım ama bu yaşıma kadar ailesi tarafından önemsenmeyen birisiydim.
Bir gece, hayatımda gereken tüm acı ilk andan itibaren verilmeye başlanmıştı. Doğduğumda koyulduğum yanlış küvöz, her şeyin başlangıcıydı.
Bir gece, hayatıma öyle bir daldı ki ben ne olduğunu anladığımda büyümüştüm.
Yedi yaşımda uyandım, korktum ve gecenin bir vakti çantama oyuncaklarımı doldurarak kaçtım evden.
Bir adam tanıdım. İlk defa tek kelime etmeden, kızmadan ya da söylenmeden saçlarımı ördü. İsmini öğrendim, onunla konuştum. Öğretmenimi annemden gelecek iki kelimeyi dinler gibi dinlerdim. Ama onun söylediklerine rağmen Yavuz'a ismimi söyledim.
Sonra o öldü. Ya da sadece ben öyle sandım.
Bir köpek, saçlarıma benim kadar güzel davranan o adamın yasını tutarken donup ölmemem için ısıttı beni. Başımın üzerine yasladı başını.
Benim bile annem bana sarılmamışken bir köpeğin bana olan merhameti, şimdi bile düşündükçe ağlamak istememe neden oluyordu.
Ona elimden geldiğince baktım. Oyunlar oynadık, güldüm bile hatta onunla.
Ama mevsim tekrar kışa bile dönmeden öldü. Kafası gözlerimin önünde parçalandı. O araba durmadan yoluna devam etti ama o görüntü hâlâ benim zihnimde tekrar tekrar oynuyor.
Beyni patlamış, gözleri pörtlemiş, derisi etinden sıyrılacak duruma gelmişti. Üzerime sıçrayan kanlarla öylece ona bakarken sıklaşan nefes seslerimin kulaklarımda çınladığını hissediyordum.
İki ölüm, yedi yaşım için çok fazlaydı.
Ama ondan bile sonra ben başımı kaldırıp gülümsedim. Zaman aldı, nasıl oldu hatırlayamıyorum bile ama yaptım işte. O yaşta nasıl bu kadar olgun düşündüm de güçlü olmam gerektiğine karar verdim, inanın bilmiyorum.
Sonra on yaşımda bir adam daha tanıdım. Kavgalar ettik, yüzünü göstermedi. Beni zorla dövüştürdü. Gözlerimi bağladı ve görünmeyen bir canavara karşı savaşmamı istedi.
On altı yaşımda da siktir olup gitti işte.
Ağladığımda zerre acımadı, yalvardığımda daha sert davrandı. Ama gülümsediğimde, istediğim her şeyi yaptı. Hem de kahkaha attıysam yapamayacağı bir şey yoktu.
Ondan cesaret aldım. Ben bugünki Alin isem onlar sayesindeydi. Hayatımın içine şeftali dilimlemiş olmaları, bunu değiştirmezdi.
Ya da ben geriye dönerek bunları değiştiremezdim.
Sonrasını biliyorsunuz. Bazen saçmalığın daniskası olan şeyler yaptım ama pişman mıyım? Hayır. Bazen utansam da pişman değilim.
Annem pişman mıydı acaba? O benim saçlarıma dokunmamıştı bile, neden ölmüştü?
Bu, bu laneti ortadan kaldırıyor muydu? Mirza da yaşıyordu. Ve hatta Burhan bile saçlarıma dokunmasına rağmen hayattaydı.
Nefes aldım. Konuşmak istediğim çok fazla zaman olmuştu ama şimdilerde bu en zor şeydi.
Bazen birisine bir şey anlatırken bunun önemli ya da komik olmasına çok dikkat ederdim. Sırf bana susmamı söylemesinler diye.
Güçlü olabilirim, güçlüymüş gibi davranabilirim, güçlü olmaya çalışabilirim. Ama ben bir yerlerde hâlâ sesinin kesilmesi istenen o küçük kızım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
içimizdeki şeftali -GERÇEK AİLEM-
Teen FictionHepimizin acıları var, bunlar bizim çekirdeğimiz. Hepimizin kişilikleri var, bunlar özümüz. Hepimizin maskeleri var, bunlar da şeftali kabuklarımız. Aslında hepimiz birer şeftaliyiz. Ve ben aslında bir Nektariye aşık oluyorum. Bu hikaye şeftalinin...